Mayıs 20, 2010

Kaldığımız Yerden


Biraz silkinebildim, herkes gibi benim de Fenerbahçe, futbol ve spor dışında da bir hayatım var, kimi zaman ona da takılıp kalmak zorunda olabiliyorum.


Öncelikle Bursaspor'u tebrik ediyorum. Bütün sezon boyunca şampiyonluğu hak eden tek takımdılar ve sezon sonu gelince de bu mutluluğa eriştiler hayırlı uğurlu olsun.


Diğer bloglarda, gazetelerde, facebook'ta yapılan yorumları okuyorum. Bazılarını artık dikkate bile alma ihtiyacı duymuyorum. Çocukça saçmalıklara getirdiler konuyu. Ben de utandım anons rezaletinden, ama ertesi gün başım dik bir şekilde, diğer bütün yem bekleyen aç balıkların arasına daldım. Videoları izledim, güldüm. Bazıları sınırı aşıyorlar, takılmıyorum. Burada Galatasaray ve Beşiktaş'a 10ar puan fark attık hala konuşuyorlar diye başlayan bir paragraf yazmayı çok istiyorum ama seviyeyi düşürmemek lazım. Zaten tek çare susmak değil midir bazı konularda?


Bir önceki yazımda sinirle yazılmış istifalar gerekli cümlesi vardı. Hala bu düşüncemin arkasındayım. Aziz Yıldırım çok iyi bir yönetici olabilir, takımı kurumsal anlamda genişletmiş olabilir, ama hala futbol dalında büyük başarılar göremiyoruz. Basketbol ve voleybolda, erkeklerde bayanlarda, hatta yüzme, atletizm gibi her zaman gözlerimizin önünde olmayan dallarda çok iyi işler yapıyor takım, ama futbol bu ülkenin 1 numaralı sporudur. Bunu değiştirmek de mümkün değildir. Bundan sonraki tek hedef futbolda üstün başarı gösterip, rakiplerin Fenerbahçe hakkında söylediklerine en doğru yoldan, kimseyi kırmadan, kimseye sataşmadan cevap vermek olmalıdır. Bunu Aziz Yıldırım yapar mı? Bence yapamaz. Yerini Ali Koç ya da Mehmet Ali Aydınlar gibi üst düzey iki yönetici insana bırakırsa onlar bu işi yapabilirler mi? Buna karar vermek de bana düşmez, görmeden de yorum yapamayız. Haziran ayına kadar kimlerin gidip kimlerin kalacağı belli olur gibi gözüküyor. Daha sonrasında, yeni şablon hakkında fikirler üretebiliriz.


Futbolcu zihniyeti de biraz değişmek mecburiyetinde. Yırtıcı, varını yoğunu ortaya koyan adamlara ihtiyaç var, ama bu adamlar çok mücadele ediyor, canını dişine takıyor dediğimiz hatta çok sevdiğimiz Emre Belözoğlu olmamalı. Top geçer adam geçmezi yapan çok futbolcu geldi geçti bu takımdan. Kemalettin’i de gördük, ama Bilica’yı görmek istemiyoruz, ne bu takımda ne de bu ülkede. Her şeyiyle oynayan adam Gökhan Gönül gibi olmalıdır, yetenekleri sınırlı olmasına rağmen Selçuk Şahin gibi olmalıdır. Bu iki adamdan başka çok hırslı ama bir o kadar da efendi diyebileceğim bir başka ismin takımımda bulunmaması bana utanç veriyor. Herkes Fenerbahçe’den nefret ediyor, bu da beni çok fazla üzüyor. Topu götünle tutma sonra ağlarsın dedikleri adam hakkında çok da doğru söylüyorlar. Belki de gerçekten dünyanın en iyi 10 kalecisinden biri olabilir Volkan, ama adam olmadıktan sonra umurumda bile olmaz. Alex’i bütün takımdan ayrı tutmak zorundayım ben de herkes gibi. Alex süper bir aile adamı ve bu yüzden neredeyse maç kaçırmıyor, ama kimi zaman sert müdahalelerde bulunuyor, sinirlerine hakim olamıyor. Bunu da etten, kemikten yapılmış olmasına verelim. Ne olursa olsun o Alex de Souza. Onu herkes seviyor, Hagi’yi sevdiği gibi.


Yazmam gerekip de unuttuğum çok fazla şey var. Bunları ilerleyen zamanlarda kısa kısa yazarım. Önümüzde cumartesi günü oynanacak olan Şampiyonlar Ligi finali ve Dünya Kupası var. Elimden geldiğince bunlara konsantre olmaya çalışacağım. Transfer sezonu da yavaş yavaş hareketlenmeye başladıkça, yazılarda da biraz daha istikrar sağlayacağız. Şimdilik kalın sağlıcakla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder