Haziran 29, 2010

Favoriler Devam Ediyor




Elemele turlarının başlamasıyla dünya kupası da ilk maçtan beri hakim olan keyifsiz futbolu bir kenara bırakmış; ölü toprağını üstünden atmış gibi duruyor. Gruplarda iki takım arasında genelde daha büyük güç farkı olmasına rağmen 48 maçın sadece 17'sinde 3 gol ve üstünü görebilmiştik. 5 ve üstü ise sadece 3 kez izlenebildi. 2. turda ise tablo oldukça farklı.. Oynanan 6 maçta alt yok ve gol ortalaması 3,5.

Öncelikle yarı final eşleşmelerine bakarsak görünen ( 4. eşleşme muhtemelen İspanya karşısına Paraguay veya Japonya) iki çok baba, bir favorisi belli, bir de sürpriz eşleşme. Brezilya'nın da turnuva şansı final yollarında büyüklerden sadece Hollanda var. Öte yanda örneğin Almanya'nın final yolu eğer gidebilirlerse yüksek ihtimal İngiltere, Arjantin, İspanya şeklinde.

2. Tur maçlarına baktığımızda Uruguay - Güney Kore eşleşmesinde Suarez Hollanda ligi golcüsü olmadığını kanıtladı. Hem ülkesini çeyreğe götürdü hem de turnuvanın akılda kalıcı gollerinden birine imza attı. Ghana - Amerika maçının tek özelliği turnuvanın uzatmaya giden tek maçı olması benim gözümde. Amerika çeyreği görseydi ''Ne soccer'ı football bunun adı ne anlarsınız yankiler'' modundaki İngilizlere güzel kapak olurdu o ayrı.

Asıl üstüne yazılası maçlar 2. turun 2. günü.. Almanya - İngiltere milli seviyede oluşabilecek en büyük rekabetlerden biri. Yanına 3 tene daha anca yazılır. Bir tarafta tecrübe akan, Avrupa'nın zirve liginin zirve topçularının toplandığı teker teker baktığında mükemmel ama sahada bir o kadar kötü duran bir takım. Karşılarında da her zamanki turnuva geleneğiyle ve takım oyunuyla Almanlar. Turnuvanın en genç takımı, tecrübe eksikliği falan hikaye oluyor. Ekol böyle bir şey işte.. Adamlar turnuvaya başladı mı bambaşka bir havaya bürünüyorlar ve bu saatten sonra sonuna kadar gitmeleri de kimseyi şaşırtmaz. Bu Mesut da bize çok diz dövdürür daha. Ayrıca görülen o ki bu tempo ve futbol tarzında futbolcuların zirve yaptığı yaşlar 28 29'lardan 25'lere inmiş gibi. En büyük takımlarda kiminin beyni kiminin yıldızı 22-23 yaşında bizde ''genç topçu'' sınıfında olacak isimler. Maça geçersek en önemli hadise tabii ki 66'nın rövanşı. Futbola teknoloji karışsın mı tam emin değilim ama 44 sene önce dünya kupasının sahibini belirleyen problem hala çözülemediyse bence artık bir şeyler yapılmalı. Bu maçın sonucunu etkiledi mi bilinmez Almanlar maçın genelinde daha iyiydi ama fubol bu 2-2 olsa bambaşka şeyler görebilirdik. Ama sonuçta hakeden aldı, gelenek sürdü ve Almanlar İngilizleri eleyerek çeyrek finalde.

Rakip Arjantin oldu.. Buraya kadar önlerine gelen herkesi çok kolay geçtiler. Maradona da bu gazla turnuva öncesi sallayanlara bol keseden iade yapıyor ama Almanya modeli bir orta sahaya karşı ne yapacakları hala muamma.. Bu turda da biri defans biri hakem hatasından iki golle maçı koparıp rahatız imajı çizdiler. Ama işte Almanya'nın aksine Tevez'in golünde olduğu gibi yoktan gol yaratma yeteneğine sahip çok isim var, biri gününde değilse bir diğeri mutlaka sahneye çıkıyor. İki zıt takım karşı karşıya ve çeyrek finalin en enteresan eşleşmesi bu olabilir.


Eskiden olsa en keyiflisi Hollanda - Brezilya derdim ama hem turnuva öncesinde hem de turnuva da gördük ki iki ülke de kendi stillerinin dışına çıkarak daha temkinli oynayan ve defansa daha fazla önem veren takımlar kurmuşlar. Robben tam olarak dönmüş gözüküyor; başta Hollanda olmak üzere bütün izleyiciler için iyi haber.
Şili oldukça hafifi geldi Brezilya'ya.. Takım olma işini iyi çözmüşler, Kaka formunu buluyor, Robinho her zaman olduğu gibi milli takımda yine etkili (goldeki vuruş mükemmel), Fabiano gol kırallığına oynuyor, bekleriyle kalecisiyle yenmesi oldukça zor bir ekip. Hollanda 98 yarı finalinin rövanşını almak peşinde ve turu geçmek istiyorsa turnuvanın en iyi performansını vermek zorunda. Brezilya da burdan sonra yolun açık olduğunun farkında, en ciddi rakibiyle oynadığının bilincinde çıkacaktır maça.


Şu ana kadar gruplar sonrası maçlar beklentileri boşa çıkarmadı. Bundan sonra da turlar ilerledikçe, heyecan arttıkça daha iyiye gidecektir. Yarın da gözler haliyle Portekiz - İspanya maçında; keyifli maçlar devam etsin biz de dört senede bir gelen turnuvanın keyfine varalım artık.

Haziran 26, 2010

Daum'dan Kurtuluş, Yuvaya Açılan Kapı ve Ufak İzlenimler

En son yazımda söylediğim gibi yurt dışında olduğum için blogu saldık. Rivelino'nun da ilgisizliğini göz önünde bulundurunca, yeni postlar göremez olduk.


Medyayı sadece internetten takip edebildiğim için, ülkede neler oluyor pek bir fikrim yok, zaten saat farkı da iletişim için büyük bir engel. Netice itibariyle Herr Daum'dan kurtulmuş olmamız, neresinden bakarsak bakalım, bir tek Fenerbahçe açısından değil, tüm Türk halkı için hayırlı bir olay. Oynattığı 1-0 olsun bizim olsun futbolu, Fenerbahçe gibi Türkiye'nin en büyük klüplerinden birini antifutbol diye tabir edilebilecek seviyede, zevksiz ve izlenilesi olmayan bir futbola yöneltişi camianın adına yakışmıyordu. Gidişi kesinlikle hayırlı olacaktır.


Aykut Kocaman'a gelecek olursak, Ankaraspor'da güzel işler yapmıştı. Şimdi elinde daha kaliteli bir kadro var. Stoch'u da kendi gidip izledi ve takıma kazandırdı zaten. Önümüzdeki günlerde artık yeni transferleri de duyunca takımın şekli netlik kazanır ve Aykut hoca da bu kadroya göre takımı oluşturmaya başlar ufak ufak. Tek korkum Türk hoca ve camianın içinden gelen bir hoca olması. Örneklerini çok yaşadık, 2 tane farklı mağlubiyette tazminat sıkıntısı olmadan bavulu toplatıp gönderilenleri çok gördük. Umalım Aykut hocanın başına da bu gelmez. Aykut Kocaman, Oğuz Çetin ile birlikte benim yaşımın yetip gördüğüm en efendi iki insandan biridir. Duruşuyla, Fenerbahçe klübüne yakışacaktır ve kuracağı kadroyla da, büyük ihtimalle şampiyonluğa oynatacaktır takımı.


Herkes açısından hayırlı bir değişiklik olmasını umalım. Transfer dönemi biraz daha hareketli geçerse daha da sevineceğiz. Bildiğim kadarıyla çok büyük bir transfer yok. Quaresma ve Stoch hariç. Quaresma da Türkiye'de iyi iş yapar, Beşiktaş'a gelmiş olsa da, ülkemizde 2. Lincoln vakası görmeyi istemem.


Los Angeles izlenimlerim de olumlu yönde sayılabilir. UCLA inanılmaz büyük bir üniversite. Kampüs devasa geniş, içinde hastanesi bile var. Sokaklar çok kalabalık. Trafik İstanbul trafiğini hiç aratmıyor. Zaten hız sınırlaması da tatsız denilebilecek seviyede. Hava beklediğimizden soğuk. Akşamları çok esintili oluyor özellikle. Yakın zamanda fotoğraflarla bir post atmayı düşünüyorum. Kalın sağlıcakla

Haziran 17, 2010

Arjantin 4-1 Güney Kore


Sınavlar, gitme hazırlıkları derken ihmal ettik yine blogu. Sınav saatleri öyle dengesiz zamanlarda oldu ki, maçları bile takip etmeme engel oldu. Zaten turnua başından beri öyle mükemmel maçlar da izleyemedik, çok bir şey kaçırmış sayılmam.


Arjantin, Nijerya karşısındaki isteksiz görüntüsünden uzak, daha fazla hücumu düşünen ve rahatlıkla maçı alabilecek seviyede bir top oynadı bugün. Topun kontrolü sürekli olarak ellerindeydi ve Güney Kore sadece kontrataklarla gelebiliyordu üstlerine. Çok yüksek yüzdeli top hakimiyetine rağmen ilk yarı 2 gol atmış olmaları bizleri yanıltmasın, çünkü 2 gol de gereksiz yere yapılan faullerden geldi. İlk gol zaten evlere şenlik, ikinci gol deseniz defans yok sanki Kore'de. Yedikleri golde de, Arjantin savunmasının ne kadar hataya müsait olduğunu gördük. Samuel'in sakatlığı bu maçlık onları etkilememiş olabilir ama ilerleyen maçlarda oynamazsa sıkıntı yaratabilir. Heinze defansın ve hatta takımın en iyisiydi. Higuain, boş boş pozisyonlarda Guizavari hareketler yapıp topa takılıyor, yere düşüyor, ama golcü. Ben forvet hakkımı her halükarda Milito'dan yana kullanırım ya o ayrı.


Güney Kore ikinci yarıda skor 2-1 iken mutlak bir golü kaçırdı. Onu atmış olsalar Arjantin bu kadar kolay 4ü bulur muydu bilinmez ama haklı bir galibiyet aldılar ve gruptan çıkmayı büyük ölçüde garantilediler. Yunanistan'ın hem Nijerya'yı hem Arjantin'i yeneceğini düşünmek saçma olur. Güney Kore, biraz daha derli toplu oynamayı başarıp, defanstaki bireysel hataları önlerse Nijerya'yı yenerek bir üst tura çıkabilirler. Hatta bugünkü maçın skoruna göre, beraberlik bile onlara yetebilir.


Bir parantez de Messi'ye açmak istiyorum. Forvet hattına biraz uzak mı kalıyor, yanındaki oyuncularla mı yeteri kadar anlaşamıyor bilemiyorum, ama Messi'yi hiç bu kadar durgun görmemiştim. Bir iki pozisyonda güzel paslar dağıtıp arkadaşlarını oynatmayı başarmış olsa da, hala sükse yapacak bir Messi'yi bekliyoruz.


Not: Cumartesi günü itibariyle, yazılarım futboldan çok Los Angeles'ta geçireceğim günler hakkında olacak. Orada fırsat bulursam, dünya kupası maçlarını seyretmeye çalışacağım, ancak saat farkı dolayısıyla çok kolay olmayacak gibi gözüküyor bu. Sizlere biraz da futbol dışında bilgi vermiş oluruz en azından. Kalın sağlıcakla..

Haziran 15, 2010

Dünya Kupası Grup H


Grup, şampiyonanın en zevksiz grubu mu yoksa en renkli grubu olmaya mı aday karar veremiyorum. Bütün takımların kadrolarında, oyunu sürükleyip taşıyabilecek oyuncular mevcut, ancak iş yapabilecek kapasiteleri var mı bilemiyorum.


İspanya'yı konuşmaya gerek duymuyorum. Grup maçlarında 3te 3 yapması garanti olan tek takım benim gözümde. Guiza'dan yoksun kadronun gol yollarında sıkıntı çekmemesini dileyelim.


Honduras, Türkiye maçında izlediğim kadarıyla fena takım değil, ama orta sıra takımları havasındalar. Figueroa, Wilson Palacios ve David Suazo dışında çok da üst düzey oyuncuları yok. Grubun en zayıf halkası olmaya adaylar.


İsviçre, Fransa'dan sonra hiç başarıya ulaşamamasını dilediğim 2. takım. Kağıt üstünde Şili ve Honduras'tan daha güçlüler. Çoğu futbolcuları, takımlarında banko oynayan ve aynı zamanda da iyi sezon geçirmiş tecrübeli isimler. Grupta ikinci sıranın en büyük adayı. Kadrodaki iki Türk'ü nasıl elimizden kaçırdığımıza, aynen Mesut gibi çok üzülebiliriz turnuva sırasınca.


Şili'ye gelecek olursak, kesinlikle Honduras'tan daha kaliteli bir kadroya sahipler, ama İsviçre'ye kafa tutmaya yeter mi? Belki. Orta sahada Beşiktaşlı Tello, oynarsa takımın lideri rolünde olabilir. Tek tek bakıldığında, yetenekli oyuncuları var, Güney Amerika'da gruptan ikinci çıktılar ve rahat çıktılar. Arjantin'in olduğu grupta iyi bir iş başarılmış demektir, ama kupa tecrübesi önemli bir faktör. İsviçre'ye karşı elemelerdeki rahatlıkla oynayabilirse, en azından bir üst turu görebilirler.


Umalım da zevksiz futbol izleyeceğimizi düşündüğümüz bu gruptaki takımlar, güzel futbol oynayıp, Hollandalı, Fransız, İtalyan ve Arjantinli abilerine gözdağı versinler. Keyifli futbol görmeyi diliyorum. İspanya 9 yapar, yanına da İsviçre ya da Şili'yi alıp devam ederler.

Haziran 13, 2010

Dünya Kupası Grup G



Geldik G grubuna. Turnuvanın en çok keyif ve çekişme vadeden nam-ı diğer ölüm grubu.. İlk iki için kapışan Brezilya, Portekiz be Fildişi sahillerinin yanında turnuvanın bahtsızı Kuzey Kore. Drogba tam kapasite oynayabilecek duruma gelirse maçlar gerçekten tadından yenmez.

Ebedi favori ve dünya kupasının olmazsa olmazı ile başlayalım.. ''Ronaldinho'suz Dünya Kupası mı olur be Dunga'' dedikten sonra turnuva için favorimin Brezilya olduğunu da belirteyim. Kalede şu anda dünyanın bir numarası, yine dünyanın en iyi bekleri, Lucio'su, Kaka'sı, Robinho'su, Fabiano'su ve tabii ki bu takımda nasıl bu kadar etkili olduğunu bir yıldır çözemediğimiz Elano'su ile 2006'dan daha az favori ama daha takım olabilmiş bir Brezilya var bu turnuvada. Elemeleri lider bitirerek geldiler ve golcü kimliklerinin yanında 18 maçta 11 gol yiyerek savunma yönünde sıkıntıların azaldığını da gösterdiler.

Geçelim Portekiz'e.. FM terimiyle teknik açıdan kuvvetli ama mental yönden bitik kanat oyuncularının diyarı.. Tek tek bakıldığında oldukça etkili oyunculara sahipler ve takım halinde hareket edebilirlerse yarı final çok da sürpriz sayılmamalı. Defans böyle turnuvalarda gittikçe önemli hale gelirken Pepe - Carvalho göbeği ve sağlam bekleriyle güven veren bir arka hatta sahipler. Ronaldo oldukça iyi bir sezon geçirdi. Son avrupa şampiyonasında yalan olmuştu ve bu kez sezon boyunca Messi'nin gölgesinde kalmanın da etkisiyle ekstra hırslı olacaktır, etkili performanslar görebiliriz.

Bu ikiliyi zorlayacak takım Fildişi Sahilleri. Turnuvada en sevdiğin takım sorusuna cavabım bu ülkedir. En önemli nokta Drogba'dan gelecek haber.. Turnuva öncesi bir çok takımı vuran sakatlıklardan belki de en büyük darbeyi aldı Fildişi. Takımın herşeyi ve turnuvanın en büyük yıldızlarından biri oynayamazsa ister istemez üzülüyor insan. Drogba 4 Haziran'da kolunu kırdı ama insan azmanı olduğundan ilk maçta bile oynayabilir deniyor. Rooney koltuk değneğiyle gezerken bir hafta sonra Bayern maçına çıkmıştı, Drogba da 10 günde kırık kolu iyileştirip oynarsa şaşırmam. Takıma geçersek Portekiz'in Afrika versiyonu gibi Fildişi.. Avrupanın zirve takımlarında oynayan çok sayıda üst düzey oyuncuya sahipler ancak iş turnuvaya gelince sonuç her zaman hayal kırıklığı. Son Afrika Kupası'nda çeyrekte kaldılar. Onlar da başarılı olmak istiyorsa takım olmanın bir yolunu bulmak zorundalar.

Kuzey Kore bildiğin kapalı kutu.. 2. kez dünya kupasına katılıyorlar ve ilk seferde hiç de fena işler yapmamışlar. 1966'da İtalya'yı yendikten sonra 3-0'dan 5-3 (Eusebio 4 tane atmış) Portekiz'e yenilerek çeyrek finalde elenmişler. Bu sefer gruplardan ileri gitmeleri futbol mucizesi olur.

Favori gösterdiğim takım, en sevdiğim takım ve en sevmediğim adamın takımı aynı grupta olunca gönülden geçen belli; Brezilya 1, Fildişi 2 olup çıksınlar. Gerçek sonucu kestirmek ise gerçekten çok zor. Kuzey Kore maçlarını 3 takım da hafife alacaktır, gününde bir Kore bir beraberlik koparırsa diğer takım için 3. yolu gözükür. Onun dışında aradaki maçlar beklenen keyfe ve futbola sahne olsun bize yeter.

Dünya Kupası Grup F



Bu grupta E grubunun tersi bir durum söz konusu. Son şampiyon turnuvanın nispeten kolay gruplarından birinde yer alıyor ama onların tarzı da Hollanda'nın tersine her zaman gruplarda zorlanıp sonrasında bir şekilde en azından yarı finali görmek. Ayrıca takımlar daha çok defansif mentaliteyi ön planda tutan takımlar ve oldukça kısır maçlara gebe bir grup.

İtalyanlar elemelerden namağlup geldi ancak turnuva öncesi hazırlık maçlarındaki sinyaller hiç iyi değil. Pirlo'nun yokluğu takım için çok önemli ve bu yapıda başka bir oyuncuya sahip olmamaları takım organizasyonunun oldukça aksamasına yol açıyor. Ancak takımın asıl gücü savumada ve üst turlarda bu üstünlük daha da önemli hale gelecek. Takım son Dünya Kupası'nda biri penaltıdan, biri de kendi kalesine olmak üzere iki gol yemişti ve amaç bu turnuvada da benzer bir performans sergilemek.

Slovakya turnuvada iş yapabilecek takımlardan biri ancak tek sıkıntıları Dünya Kupası'na ilk kez katılıyor olmaları sebebiyle gelen tecrübesizlik. Onlar da İtalya gibi eleme grubunu lider bitirerek turnuvaya geldi ve her mevkiide üst düzey denilebilecek oyuncuları var. Skrtel sezonun ikinci yarısında sakattı ve ne kadar hazır olduğu meçhul. Ama daha önemli bir isim var ki o da Marek Hamsik. Takımın tartışmasız yıldızı ve nasıl bir turnuva geçireceği ülkenin de turnuvadaki kaderini belirleyebilir. Ve tabii ki Miroslav Stoch.. Genç yetenek bir haftadır spor sayfalarının bir numaralı malzemesi ve ne düzeyde olduğu herkes için merak konusu.

Paraguay da elemelerdeki performansını turnuvaya taşırsa grupta iddialı olabilir. Hem Brezilya'yı hem de Arjantin'i yenmeyi başardılar ve grubu Brezilya'nın sadece br puan arkasında tamamladılar. Defansları oldukça organize ve ilerde de Santa Cruz ve Cardozo gibi isimlere sahipler. İlk maçları İtalya ile ve bu maçtan alacakları bir puan gruptan çıkma yolunu açacaktır.

Yeni Zelanda turnuvadaki takımlar arasında en uzak olduğum üç ekipten biri (Cezayir, Kuzey Kore). O yüzden kadro analizi veya etkili oyuncu göstermek zor. İkinci kez bir dünya kupasında yer alıyorlar ve amaçları geçen turnuvadan farklı olarak eve puanla dönebilmek.

İtalya turnuvalarda sonradan açılan bir ekip - hiç açılmadan şampiyon da olabilir o ayrı - o yüzden Paraguay'la başlamaları sıkıntı yaratabilir. Yine ite kaka gruptan çıkacakları düşüncesindeyim. Paraguay ikinci turu gören diğer takım olma yolunda sanki daha avantajlı. Yeni Zelanda ise umarım en azından bir puan çalabilir ama normal şartlarda haka dansı turnuvaya tek katkıları olacaktır.



Haziran 12, 2010

Dünya Kupası Grup E



Keyifli geçeceğini düşündüğüm gruplardan biri E grubu. Hollanda herkesin bildiği gibi grubun mutlak favorisi. Zaten her turnuvada gruplarda şov yaptıktan sora üst turlarda harcanıp akılda güzel futbollarıyla kalan takım olarak anılırlar; o yüzden grupların sıkıntı olacağını sanmıyorum, asıl önemli olan daha sonra ne yapacakları. Eleme gruplarından 8'de 8 ile geldi Portakallar ve Robben'in ilk maçtan itibaren oynayabilecek duruma gelmesi şanslarını arttırıyor.

Asıl mücadele ikincilik için.. Japonya pek etkili olamaz düşüncesindeyim ama Danimarka ve Kamerun arasındaki çekişme gerçekten keyifli olacaktır. Kamerun Afrika Kupası'nda çeyrek finalde elenerek hayal kırıklığı yaratmıştı ama turnuvalarda sürpriz yapma potansiyeli her zaman var Afrika temsilcisinde. Ayrıca ev sahibi ile aynı kıtada olması aldığı desteği de arttıracaktır. Song, Geremi, Hamidou gibi tanıdık yüzlerin yanında; Kameni, Bassong, Assou-Ekotto, Jean Il Makoun ve tabii ki Eto'o gibi isimlerle gruplardan çıkmaya yetecek bir kadro kalitesine sahipler.

Danimarka ise tek tek önemli isimlere sahip olmaktansa çok iyi oturmuş bir takım olgusuna güvenen ve gücünü takım oyunundan alan bir ekibe sahip. Savaşçı orta saha bolluğunun da etkisi var elbet ama en önemli oyuncusu Bendtner olan bir ekibin elemelerde grubunu Portekiz'in önünde lider olarak tamamlaması başka türlü açıklanamaz heralde. Uzun zamandır beraber oynayan Poulsen'li Tomasson'lu jenerasyonun da son turnuvası ve en azından bir üst turu görmek isteyeceklerdir.

Tahmin gerekirse Hollanda'yı başa Japonya'yı sona yazdık zaten.. Bir üst tur için isteğim Kamerun'un gelmesi ama Danimarka Kamerun'un üstünde yer alarak 2. turu görür diyelim.

Dünya Kupası Grup D


Grup, mücadele açısından en keyifli gruplardan biri olmaya aday. Avustralya göze hoş gelen futbol oynayan ve çok kaliteli futbolculardan kurulu bir takım. Birçok oyuncusunu yakından tanıyoruz. Premier League tecrübesi olan futbolcuları takımı üst tura taşıyacak kapasitesedeler. Bir Fenerbahçe taraftarı olarak, Kewell gibi süper bir adamı da dünya kupasında izlemek istiyorum açıkçası. Umarım oynayabilecek duruma gelmiş olur ilk maç itibariyle. Takımın orta sahası en iyi bölge iken, forvet hattı da bir o kadar zayıf. Neill abimizin yeri de banko, savunmayı ayakta tutmaya çalışacak, zira savunma anlamında da çok güçlü bir kadro yok Avustralya'da. İkincilik için çabalarlar.


Almanya, kendimi bildim bileli, turnuvanın baba takımlarından olmuştur. Alman disiplini diye bildiğimiz istikrarı her daim takımda görmek mümkün. Yıldız oyunculardan çok daha güçlü ve takım oyununu çok iyi başaran bir kadroları var. Yıldız demişken, takımın yıldızı da bu seneki üstün performansıyla Mesut Özil. Her ne kadar Türk milli takımı yerine panzerlerin formasını giymeyi tercih ettiği için kendisine antipati duysam da, bu turnuvada iyi bir performans ile Almanya'nın dışına çıkmasını bekliyorum. Kadronun her bölgesi çok kuvvetli, ancak Ballack'ın eksikliği kesinlikle yadırganamaz. En azından mükemmel bir lider olabilirdi takımda, her ne kadar hırçın ve sıradışı olmaya çalışsa da. Defans hattında takımın diğer Türk asıllı oyuncusu Serdar Taşçı'yı da izlememiz mümkün. 11e girebilir mi buna Löw karar verecek ama Mertesacker'in partneri olabilecek düzeyde bir futbolcu. Grubun favorisi kanımca yarı finali de görmeye aday takımlardan bir tanesi.


Ghana, turnuvanın en genç takımı olarak göze çarpıyor. Her ne kadar genç bir kadroya sahip olsalar da, tecrübeli sayılabilecek kapasitedeler, çünkü takımlarında sürekli oynama fırsatı bulmuş oyunculardan kurulular, bazıları küçümsenmeyecek takımlarda da forma giyiyor. Kalede Kingson'ı görmeyiz diye umuyorum, yeterince çektik yıllarca. Muntari, her ne kadar Inter'de biraz daha joker adam görevi görse de, milli takımda orta sahayı taşıması gerekiyor. Bu sorumluluğu alırsa takıma büyük güç katar. Ghana'da da Avustralyalı abilerimiz gibi sahada görmek istediğim, çok sevdiğimiz Appiah'ı merak ediyorum. Sakatlıktan kurtuldu, ama fiziksel olarak ne durumda bilemiyoruz. Biraz döktürse de seyretsek, çok özledik kendisini.


Ve gelelim dünya kupasındaki en büyük sürprizi yapmasını beklediğim takıma. Çok etkili bir o kadar da tecrübeli bir kadroya sahip Sırbistan. Fransa'nın önünde gruptan lider çıkarak da nekadar güçlü olduklarını gösterdiler. En büyük artıları yetenekli oyuncularının, Avrupa'nı üst düzey liglerinde, üst düzey takımlarda, banko oynaması. Eski Yugoslavya'yı anımsatan güçlü bir kadroya sahipler. Zaten başarıları da Yugoslavya zamanına dayanıyor. İki kez dördüncülük elde etmişler katıldıkları onbir dünya kupasında. Grupta Almanya'ya da kafa tutup, gruptan lider çıkarlarsa hiç şaşırmam. Takımın başında eski bir Fenerbahçeli Antic var ve 2008de takımın başına geçtiğinden beri takımı ileriye taşıyor. Göze hoş gelen, sert ve hücumcu bir oyun bekliyorum Sırplardan.


Gruptan Sırbistan ve Almanya'nın çıkması muhtemel, bence birinci de Sırbistan olur.

Haziran 11, 2010

Dünya Kupası Grup C


İngiltere grubun ve kupanın favorilerinden. Kale emin ellerde, her ne kadar James 40 yaşında olsa da o da Van Der Sar gibi istikrar abidesi. Yanındaki diğer iki kaleci de oynarsa hakkını verirler kalenin. Savunmada Ferdinand'ın eksikliği takımı etkileyebilir, ama Terry'nin yanında Carragher da sırıtmaz, sadece biraz daha ağır kalabilir. Solda Cole oynarsa tartışmanın alemi yok. Sağda da muhtemelen Johnson oynar ki o da hücumu da savunmayı da iyi yapan beklerden biri. Orta sahayı saymaya başlayınca bütün oyuncuların oyunu iki yönlü oynayabilecek kapasitesi olduğunu görüyoruz ki en büyük artısı da bu İngiltere'nin. İsim isim saymaya gerek yok kim oynarsa oynasın İngiltere'yi en az yarı finale götürecektir. İleride Rooney'in yardımcısı Defoe olacak gibi. Geçen sezonu en formda geçiren oyuncu o, ancak Crouch target striker olarak kullanılıp, arkasında Rooney de mantıklı olabilir. Her halükarda 9 puan yapmaları gerekiyor bu grupta.


İngiltere'yi en fazla müttefiki ABD zorlar. Kalede, bekte, stoperde, göbekte, kanatta, hücumda, kısacası her bölgede en az bir üst düzey futbolcuları var. Meksika'nın geçen turnuvadaki etkili ve göze hoş gelen futbolunu en azından gruplarda bize izletebilecek bir potansiyel görüyorum Amerika'da. Türkiye maçında da ne kadar dirençli ve güzel futbol oynadıklarını izlemiştik.


Grubun sürprizlere en açık takımı Cezayir. Nasıl futbol oynadıklarını ilk maçlardan sonra değerlendirmek daha doğru olacak olsa da, ezeli rakipleri Mısır'ı play-offta nasıl bir inançla yendiklerini göz ardı etmemek lazım. Yine aynı şekilde inançlı olacaklardır. Slovenya'yı çok rahat geçebilirler, Amerika'ya kesinlikle kafa tutarlar. Takımın büyük bir kısmı Avrupa'nın orta sıra ve zayıf takımlarında oynayan futbolculardan oluşuyor. Her ne kadar zayıf takımlarda oynuyor gibi görünseler de Avrupa'nın en büyük 5 liginde oynuyor oyuncular. Bu bakımdan Amerika ve Slovenya ile aynı kaderi paylaşıyorlar. En az 4 puan bekliyorum Cezayir'den.

Slovenya, elemelerde içinde bulunduğu grubun zayıflığından kupaya katılmayı başardı. En büyük sürpriz play-offlarda Rusya'yı elemeleri oldu. Gruplardaki en önemli özellikleri 10 maçta sadece 4 gol yemiş olmaları. Gerçi Rusya'dan 1 maçta 2 tane gol yemeleri, güçlü İngiltere'ye karşı kalenin çok sağlam olmadığını işaret ediyor. Yukarıda da belirttiğim gibi Slovenya'nın da artı yanı Avrupa'da oynayan çok futbolcusunun olması. Birçoğunun adını hiç duymamış bile olabiliriz ama Avrupa'da oynamanın Türk futbolcularını ne kadar geliştirdiğini hepimiz biliyoruz. Ben yine de Slovenya'nın çok büyük bir sürpriz yapmasını beklemiyorum, ancak 3 puan almaları bile belki onların gruptan çıkmalarına yetebileceği için kestirmek zor.

İngiltere'ye 9 puanı verirsek, diğer üç takımın aralarında oynayacağı maçlar kalite olarak çok üst düzey olmayabilir belki, ama çok çekişmeli geçecek, çünkü üç takım da en azından bir üst turu görebileceğinin farkındadır. İkincilik için favori ABD olarak gösterilse bile tahmini zor gruplardan biri.

Dünya Kupası Grup B


Kim ne derse desin, isterseniz Maradona'yı beğenmeyin, isterseniz Cambiassosuz orta saha çöker diyin, Arjantin bu grubun favorisidir. Hücum hattındaki bütün oyuncuları kariyerlerinin en iyi sezonlarını geçirdiler. Messi dünyanın en iyisi, Milito şampiyonlar ligini kendi attığı gollerle kaldırdı, Higuain Madrid'de Ronaldoyla büyük işler başardı, Tevez Man. City şampiyonlar ligine gidemese de takımın yükünün büyük bir kısmını taşıdı. Bir tek Agüero süper bir sezon geçirmedi, zaten muhtemelen yedek soyunacaktır. Arjantin'in sıkıntısı savunma anlamında. Stoperleri, her ne kadar Samuel çok sağlam olsa da, çok ağır futbolcular. Bekler stoperden bozma. Ön liberonun yükünü kaldırabilecek tek adam Mascherano. Yanındaki Veron da bence kupadan sonra futbolu bıraksın. Arjantin'in oyunu kanatlardan yığarak oynayamaya çalışacağı belli, elindeki kadro yapısı bunu gösteriyor. Gruptan çıkmakta zorlanmazlar, hatta her şeye rağmen kupada favorilerimden.


Yunanistan kadrosundaki 11-12 defansif oyuncuyla yine savunma futbolu oynayıp, rakipleri kitleyerek kötü futbol izletecek gibi gözüküyor. Avrupanın üst düzey liglerinde top koşturan oyuncuları takıma illa ki katkı sağlayacaktır. Karagounis ilerleyen yaşına rağmen takımın beyni durumunda. Yeteneklerini üst düzey bulmama rağmen 25 yaşına gelmiş olmasına rağmen gereken yerde olmadığını düşündüğüm Samaras sürpriz işler yapabilir. Savunama ve orta sahadaki defansif oyuncuların performansına göre bir üst tura çıkabilirler ama daha ileri gidebileceklerini düşünmüyorum. Hiçbir savunma açılmaz değildir, eğer takımı Mourinho yönetmiyorsa ve Inter'in savunmasına sahip değilseniz.


Nijerya'nın elinde geçmiş kupalara göre daha zayıf bir kadro var. Avrupa'da oynayan ve tecrübeli birçok oyuncusu olmasına rağmen, bu oyuncuların formlarının çok yüksek seviyelerde olmaması onlara problem yaratacaktır. İyi bir kaleciye sahipler, Enyeama oldukça yetenekli. Savunma hattı orta sınıf futbolculardan kurulu. Orta saha oyuncuları ise daha çok hücuma yönelik futbolcular. Üstte belirttiğim formsuz oyuncular ise genelde forvet hattındalar. Aralarında kariyerlerinde üst düzey takımlarda iyi performans sergilemiş olan hücumcuları olsa da, geçen sezonu hiçbir forveti çok golle kapatmamış. Bunun negatif etkileri olacağını düşünüyorum ama Nijeryalı kanları hızlı oyuncular olmalarını beraberinde getiriyor. Yunanistan'a karşı hızlı oynayıp, onları yenmeyi başarırlarsa gruptan çıkabilirler. Ama Nijerya için de daha ilerisini görmek pek mümkün değil.


Takımın en zayıf gözüken takımı Güney Kore. Kadrosunda hala bize yenildikleri 3.lük maçından kalan futbolcuları da var. Çok üst düzey tanınan, bilinen oyuncuları yok. En göze çarpan isim Manchesterlı Park Ji-Sung. Ahn Jung-Hwan da İtalya'ya attığı altın golle hatırlanıyor, artık son demlerinde. Güney Kore'nin 3.lük için bile şansı olduğunu düşünmüyorum. 2 puan alırlarsa şaşırırım.


Tahminimce Arjantin 7 ya da 9 puan yapar, Nijerya ikinciliği ucu ucuna alır.

Haziran 08, 2010

Dünya Kupası Grup A


Grup, turnuvanın zayıf gruplarından biri olarak göze çarpsa da, favori Fransa dışındaki üç takım da farklı sebeplerden dolayı sürpriz yapabilir.

Fransa, her türlü nefretime rağmen grubun favorisi konumunda. Turnuva tecrübesi olan oyuncular ağırlıklı bir kadroları var. Defansa baktığımızda sol bekte dünyanın en iyi sol beklerinden biri olan Evra var. Sağda muhtemelen Sagna oynar, yedeği de tecrübeli Reveillere olur. Orta ikilide ise Gallas'ın yeri garanti, yanında da Abidal tercihi kullanılacakmış gibi gözüküyor. Ben Squillacci'nin de güvenilebilecek bir stoper olduğunu düşünüyorum ama Domenech bu, yine enteresanlıklar yapacaktır.

Orta sahanın ortası zayıf gibi görünse de mücadele gücü yüksek Toulalan, Diaby ve Diarra gibi üç isim var. Önlerinde de süper yetenek Gourcuff, oyunu yönlendiren isim olacaktır. Kanatlarda Ribery'nin yeri garanti. Diğer kanat oyuncusu solda Malouda veya sağda Anelka gibi gözükebilir. Domenech'in taktiğine göre Anelka forvet hattında da oynayabilir. İleri de ise bence favori Gignac, ama Henry, Govou, Cisse gibi tecrübe kokan isimlerin arasında şans verilir mi göreceğiz. Her şeye rağmen, horozlar gruptan çıkmakta zorlanmayacaktır.

Meksika, grupta sürpriz yapmaya aday takımlardan ilki. Son turnuvada oynadıkları futbol, beni çok etkilemişti. Arjantin'e uzatmalarda yenilmeseler çeyrek finali göreceklerdi. Bu seneki kadro aynı sükseyi yapar mı göreceğiz.

Kalede Ochoa öne çıkan isim. Genç yaşına rağmen, şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Geri dörtlünün sağında Bundesliga tecrübesi olan Osorio, solunda ise PSV'de uzun süredir oynayan Salcido oynayabilir. Stoper özellikleri olması, hem hücuma katkı yapmasını hem de defansif özelliklerinin normal bir beke göre daha iyi olmasını sağlıyor. Göbekte ise Marquez kaptan ile genç Hector Moreno favorilerim.

Orta saha ve hücumdaki oyuncuların çoğunluğu kendi ülkelerinde oynuyorlar. Sol kanatta Dos Santos ve Guardado Avrupa tecrübesi olan isimler. Blanco 37 yaşında abi olarak kadroda gibi gözüküyor. Oyuncuların çoğu kendi ülkelerinde oynadıkları için pek fazla yorum yapmak doğru olmaz ancak Guillermo Franco, Carlos Vela gibi tanıdık isimler hücum hattında etkili olabilirler. Meksika ikincilik için Uruguay ile çekişir.

Uruguay, güçlü hücum hattıyla ön plana çıkıyor. Forlan, Cavani ve Suarez formda ve etkili isimler. Geride Lugano kim ne derse desin kupada takımına katkı sağlayacaktır. Yanında ise Godin ya da tecrübeli Scotti, Lugano'ya eşlik eder. Takımın bekleri ise zayıf. Caceres her ne kadar Juventus'ta oynasa da stoperden bozma bir bek. Bence yerine Perreira da düşünülebilir. Solda Fucile, Porto'da oynamasa adını bilmeyebilirdik, ne kadar iş yapar göreceğiz.

Orta sahanın göbeğinde eski Villarealli Eguren banko. Yanına ise Diego Perez veya Gargano düşünülüp savunmaya yönelik güçlü bir orta saha oluşturulabilir. Kanatta Rodriguez hızlı ve etkili bir oyuncu bence sol tarafı bırakmaz. Sağda Suarez düşünülebilir. Böylelikle Cavani-Forlan ikilisine yer açılmış olunur. Kalede Muslera genç yetenek, Ekvator'a karşı ilk kez milli formayı giymiş. Castillo ise daha tecrübeli ama Brezilya liginden öteye gidememiş. Tecrübe mi oynar yetenek mi hoca Tabarez karar verecektir. Takım, Meksika'ya kafa tutabilirse belki de ilk 8e bile kalmayı başarabilir.

Ev sahibine gelecek olursak, birkaç İngiltere, Hollanda ve Rusya tecrübesi olan futbolcuları dışında çoğunlukla kendi ülkelerinde top koşturan oyunculardan kurulu bir kadroya sahip. Tek avantajları ev sahibi olmaları, ancak gruptaki diğer takımları göz önünde bulundurunca, ev sahibi olmak avantaj sayılır mı bilinmez. Başlarında ilginç dünya kupası deneyimleri yaşamış olan, bu deneyimlerinin arasında Brezilya ile bir de dünya kupası kazanmış olan, Fenerbahçe'den de tanıdığımız Parreira var. Parreira takıma, ev sahibi olmaktan daha fazla avantaj sağlayabilir. Ancak o şekilde bir üst turu "belki" görebilirler.

Benim tahminim Fransa 9 puanı alır, Uruguay ile Meksika arasındaki maç da ikinciyi belirler.