Mayıs 28, 2010

Yine Bize Hüsran


Ne yazık ki Avrupa Şampiyonası'nı Türkiye'de düzenleme hayallerimiz yine suya düştü. Şenes Erzik oylamadan sonra Platini'ye resmen ateş püskürdü. Haksız da sayılmaz. Platini başkan olmasa acaba Fransa'da mı oynanırdı Avrupa Şampiyonası? Şenes Erzik de bu cümleyi kullanmış. Platini de kendisini açıklama yapmak zorunda hissedip, böyle söylentiler doğru olamaz demiş. Geçen aylarda, biz tarafsızız diyip Erzik'in sırtını sıvazlayan Platini atıp tutmak mecburiyetinde tabi.


İtalya da, Fransa da turnuvaya daha önce iki kez ev sahipliği yapmışken, Türkiye gibi futbola belki de İtalya ve Fransa'dan daha fazla önemin verildiği bir ülkeye, ev sahipliği yapma şansını tanımamak UEFA açısından utanç verici bir durum. Statsa stat, yolsa yol, misafirperlikse kralı var hala masa başı oyunları yapıyorlar. Esas anlamadığım nokta Kıbrıs Rum Kesimi'nin oylamada oy hakkının bulunması. Sadece 13 tane ülkenin temsilcileri oy kullanabiliyorken Kıbrıs Rum Kesimi'nin bu 13 ülkenin içerisinde bulunması ilginç geldi. Muhtemelen onların oyuyla kaybetmişizdir ev sahipliğini.


Umarım ilerleyen yıllarda Şenes Erzik'i UEFA'nın başında görürüz de, biz de ülkemizde bir Avrupa Şampiyonası izleme fırsatı buluruz.

Mayıs 24, 2010

Kısa Kısa Transfer


Türkiye medyasının doğruluğu tartışılır ama görünüşe bakılırsa Quaresma Beşiktaş'a yakın. Beşiktaş için büyük transfer. Sağ dışları bile tribünleri ayağa kaldırmaya yeter.

Fenerbahçe için Van der Vaart'ın adı geçiyor. Aman gelmesin. Kaliteyse kalite ama Alex'ten bir fazlası yok. Alex gitse de taktiğimiz değişse diye bekleyen Fenerbahçelilerin hoşuna gidecek bir transfer olmaz. Getirilebiliyorsa Krasic daha şık olur.

Servet Çetin görünüşe göre yolcu. Rijkaard, yetersiz tekniği ve fazla ağır oluşundan dolayı silmişti zaten Servet'i. Askerlikten kurtarmak için bir Rusya iyi gider. Döndürme Shevchenko'yu.

Adriano için Roma devrede. Adriano fırtına gibi olduğu zamanki formunu yakalayamadıysa, ona Serie A yakışır zaten.

Maicon, Mourinhoyla her yere giderim, Real Madrid'in başına geçerse beni de yanında götürmesini isterim demiş.

Barcelona, Alves'e yedek olarak Arsenalli Eboue'yi düşünüyormuş.

Kayserispor, Glasgow Rangers'tan Chris Boyd'u takıma katmak üzereymiş. Kayserispor'da iş yapar gibi geliyor. İsim olarak Makukula'dan daha önde bir oyuncu ama onun kadar gol atabilir mi ?

Barcelona bu hafta içinde Fabregas için Arsenal'e resmi teklif götürebilir.

Mourinho'nun Real Madrid'e götürmek istediği futbolcuların arasında De Rossi, Kolarov, Ashley Cole ve Stevan Gerrard varmış. Bunlar biraz fazla abartılı ama malum Real Madrid.

Arsene Wenger, Fabregas giderse yerini Gourcuff'la dolduracakmış.

Chelsea ve Manchester City, Aguero için kapışıyorlarmış.

Ajax'ın golcüsü Luis Suarez, sadece Manchester United'a giderim demiş.

Mascherano Chelsea ya da Inter yolcusuymuş. Premier League'den vazgeçeceğini sanmıyorum.


Şimdilik söylentiler bu kadar. Bir kısmı gerçekleşecektir elbet. Özellikle Mourinho'nun gideceği takımı ve orada kuracağı kadroyu merak ediyorum. Kalın sağlıcakla..

Mayıs 23, 2010

Campioni al Cubo : Bayern Münich 0-2 Inter


Klasik bir Inter savunması, hatta bu kez solda Zanetti yerine savunma gücü daha kuvvetli Chivu Robben'i durdurmakla görevliyken, Zanetti de ön liberoda oynuyordu. Inter dünyada toplu savunmayı en iyi yapan takım olduğu için, Bayern de sadece Robben'in ayağına baktığı için Inter maçı kazandı. Catenaccio fazla bile geldi Bayern'e. Hücumcular sağlam stoperlerin arasında sıkıştı, sağda Robben etkisiz kalıp, solda da Hamit Maicon karşısında dribblinge kalkabilecek türde bir oyuncu olmadığı için fazla pozisyon vermediler. Daha atak oynasa da kazanırlardı zaten. Bayern'in ağır savunmasının üstüne Etoo'yu salmadı bile Mourinho. Etoo'ya nazaran daha ağır gözüken Milito bile 2. golde savumayı çok rahat yatırıp golü attı.


Mourinho taraftarı olduğum için Inter'i, Hamit oynadığı için de Bayern'i tutmak isteyince; neticesinde tarafsız olmayı tercih ettim. Kim kazanırsa sevinirim mantığı.


2. golden sonrasıydı galiba, Mourinho elleriyle sakin olun işareti yapıyordu. İçinde belki de kupanın geldiği hissi vardı ama buna rağmen işine ve rakibine gösterdiği saygı gerçekten takdir edilecek türden. Zaten maçtan önce de Van Gaal ile mütevazilik yarışına girmişlerdi. Van Gaal, bu saatten sonra o benim yanımda değil ben onun yanında çalışırım, diyerek ustalığını yaptı. Mourinho da maç bitmeden gidip eski hocasının elini sıkıp bir nevi ödeşmiş oldu.


Mourinho, önümüzdeki sezon Inter'de kalmayacağını açıkladı. Bunu herkes bekliyordu, büyük ihtimalle de Real Madrid'in başında olacak. Ben blogun Madrid ve Mourinho tarafı olarak heyecanla bekliyorum.


Milito şu oyunuyla Arjantin milli takımının 1. forveti olmalıdır. Yanına Messi'yi de koyduktan sonra diğer adam da Tevez, Aguero veya her kim olursa çok da önemli değil. Zaten Arjantin'in bütün hücumcuları çok formda ama sorun defans hattında. Özellikle Cambiassosuz bir orta sahada Mascherano yalnız kalabilir. Demichelis de fazlasıyla ağır. Maradona'nın kadro tercihlerini anlamamış olmakla beraber yine de ümitliyim Arjantin'den. En azından yarı finali göreceklerdir ama Messi'nin kupayı kaldırmasını umuyorum.


Özellikle Inter kupayı haketmişti. Barcelona'ya 3 gol atabilen bir takım ne de olsa. İki takımı da tebrik etmek lazım. Önümüzdeki sezon Fenerbahçe'nin eleme turu maçlarıyla CL'ye geri dönüş yaparız artık.

Mayıs 22, 2010

Şampiyonlar Ligi Final 2010


Akşam Avrupa'nın en büyük kupası sahibini buluyor. Şampiyonlar Ligi finali ilk kez Cumartesi akşamı oynanacak; sebebi de genç izleyiciyinin uyku derdi falan olmadan televizyonun başında kalabilmesi. Tabii yerinde izlemek için yolculuk edecek taraftarlar için de çok büyük rahatlık maçın haftasonuna alınması.

Direkt söyleyelim; hem basındaki çoğunluk hem de benim gözümde Inter net favori. Gönlüm Bayern Munich'ten ve Mourinho'nun kupayı uzaktan izlemesinden yana - Barcelona faktörü - ama kadro yapısı ve kalite olarak Inter'in ağır bastığını kabul etmek gerekiyor. Tek güvence Van Gaal'in de Mourinho kadar olmasa da oldukça yetenekli ve bir o kadar da tecrübeli bir hoca olmasında. Bu aynı zamanda maçın da izleyici açısından pek keyifli olmayacağı ve oynatmama üzerine kurulu kadrolar göreceğimiz izlenimini oluşturuyor bende ama final bu tabii ki erken gol, kırmızı kart vesaire; belli olmaz ne olacağı.

İki takım da liglerinde ve ülke kupalarında mutlu sona ulaştı ve şimdi en büyüğünün peşindeler. Bayern Munich en son 2000-01 sezonunda Valencia'yı penaltılarda geçerek kupaya ulaştı ve kupayı 5. kez kazanmak için sahaya çıkacaklar. Inter'in hasreti ise çok daha uzun. 1963-64 ve 1964-65 sezonlarında arka arkaya kazandıktan sonra bir daha en büyük kupayı kaldırmayı başaramadılar. Mourinho gider ayak en büyük hediyeyi verebilir Milano ekibine.

Hocalara baktığımızda da ikisi de aynı şey için uğraşıyor. Kupa 1'i iki ayrı takımla kazanan iki hoca var tarihte. Ottmar Hitzfeld (Borussia Dortmund,1997 ve Bayern Munich,2001) ve Ernst Happel (Feyenoord,1970 ve Hamburg,1983). Amaç kupa sevinci yaşamanın yanında 3. isim olarak tarihe geçmek. Van Gaal 96'da Ajax'la kazanmıştı kupayı; Mourinho ise 2004'te Porto ile. Mourinho başarırsa en genç hoca olacak bu ünvana ulaşan.

Umarım klasik tabirle finalin adına yakışır bir maç olur ve kulüp futbolunu doygun bir şekilde bırakarak asıl heyecan Dünya Kupası'na yüzümüzü dönüp beklemeye koyuluruz.

Saat: 21.45
Yer: Santiago Bernabeu
Yayın: Star TV

Mayıs 20, 2010

Kaldığımız Yerden


Biraz silkinebildim, herkes gibi benim de Fenerbahçe, futbol ve spor dışında da bir hayatım var, kimi zaman ona da takılıp kalmak zorunda olabiliyorum.


Öncelikle Bursaspor'u tebrik ediyorum. Bütün sezon boyunca şampiyonluğu hak eden tek takımdılar ve sezon sonu gelince de bu mutluluğa eriştiler hayırlı uğurlu olsun.


Diğer bloglarda, gazetelerde, facebook'ta yapılan yorumları okuyorum. Bazılarını artık dikkate bile alma ihtiyacı duymuyorum. Çocukça saçmalıklara getirdiler konuyu. Ben de utandım anons rezaletinden, ama ertesi gün başım dik bir şekilde, diğer bütün yem bekleyen aç balıkların arasına daldım. Videoları izledim, güldüm. Bazıları sınırı aşıyorlar, takılmıyorum. Burada Galatasaray ve Beşiktaş'a 10ar puan fark attık hala konuşuyorlar diye başlayan bir paragraf yazmayı çok istiyorum ama seviyeyi düşürmemek lazım. Zaten tek çare susmak değil midir bazı konularda?


Bir önceki yazımda sinirle yazılmış istifalar gerekli cümlesi vardı. Hala bu düşüncemin arkasındayım. Aziz Yıldırım çok iyi bir yönetici olabilir, takımı kurumsal anlamda genişletmiş olabilir, ama hala futbol dalında büyük başarılar göremiyoruz. Basketbol ve voleybolda, erkeklerde bayanlarda, hatta yüzme, atletizm gibi her zaman gözlerimizin önünde olmayan dallarda çok iyi işler yapıyor takım, ama futbol bu ülkenin 1 numaralı sporudur. Bunu değiştirmek de mümkün değildir. Bundan sonraki tek hedef futbolda üstün başarı gösterip, rakiplerin Fenerbahçe hakkında söylediklerine en doğru yoldan, kimseyi kırmadan, kimseye sataşmadan cevap vermek olmalıdır. Bunu Aziz Yıldırım yapar mı? Bence yapamaz. Yerini Ali Koç ya da Mehmet Ali Aydınlar gibi üst düzey iki yönetici insana bırakırsa onlar bu işi yapabilirler mi? Buna karar vermek de bana düşmez, görmeden de yorum yapamayız. Haziran ayına kadar kimlerin gidip kimlerin kalacağı belli olur gibi gözüküyor. Daha sonrasında, yeni şablon hakkında fikirler üretebiliriz.


Futbolcu zihniyeti de biraz değişmek mecburiyetinde. Yırtıcı, varını yoğunu ortaya koyan adamlara ihtiyaç var, ama bu adamlar çok mücadele ediyor, canını dişine takıyor dediğimiz hatta çok sevdiğimiz Emre Belözoğlu olmamalı. Top geçer adam geçmezi yapan çok futbolcu geldi geçti bu takımdan. Kemalettin’i de gördük, ama Bilica’yı görmek istemiyoruz, ne bu takımda ne de bu ülkede. Her şeyiyle oynayan adam Gökhan Gönül gibi olmalıdır, yetenekleri sınırlı olmasına rağmen Selçuk Şahin gibi olmalıdır. Bu iki adamdan başka çok hırslı ama bir o kadar da efendi diyebileceğim bir başka ismin takımımda bulunmaması bana utanç veriyor. Herkes Fenerbahçe’den nefret ediyor, bu da beni çok fazla üzüyor. Topu götünle tutma sonra ağlarsın dedikleri adam hakkında çok da doğru söylüyorlar. Belki de gerçekten dünyanın en iyi 10 kalecisinden biri olabilir Volkan, ama adam olmadıktan sonra umurumda bile olmaz. Alex’i bütün takımdan ayrı tutmak zorundayım ben de herkes gibi. Alex süper bir aile adamı ve bu yüzden neredeyse maç kaçırmıyor, ama kimi zaman sert müdahalelerde bulunuyor, sinirlerine hakim olamıyor. Bunu da etten, kemikten yapılmış olmasına verelim. Ne olursa olsun o Alex de Souza. Onu herkes seviyor, Hagi’yi sevdiği gibi.


Yazmam gerekip de unuttuğum çok fazla şey var. Bunları ilerleyen zamanlarda kısa kısa yazarım. Önümüzde cumartesi günü oynanacak olan Şampiyonlar Ligi finali ve Dünya Kupası var. Elimden geldiğince bunlara konsantre olmaya çalışacağım. Transfer sezonu da yavaş yavaş hareketlenmeye başladıkça, yazılarda da biraz daha istikrar sağlayacağız. Şimdilik kalın sağlıcakla.

Mayıs 17, 2010

Unutulmaz Final.. Şampiyon Bursaspor




''Anadolu Devrimi'' mi diye sormuştuk Galatasaray maçından sonra. Anadolu Devrimi değil umarım Futbol Devrimi'nin başlangıcıdır bu şampiyonluk Türkiye'de. Büyükler kollanır, şampiyon yapmazlar anadolu takımını gibi düşünceleri bir kenara bırakmak lazım artık. Oynadın mı hakettin mi oluyor işte. Devamı gelir mi orası önemli asıl ama şimdilik bu büyük başarı için kutlamak lazım Bursaspor'u.

Şampiyondan başlayalım önce. Tarihe adını yazdırmak nasıl bir duygu futbolcular kendine geldiği zaman bunu anlıyınca asıl gururu o zaman yaşayacaklar heralde. Futbol devrimi falan çok büyük iş ama türk futbol tarihinin en unutulmaz üç beş kadrosundan biri olmuştur bu kadro. Nasıl bir önceki nesil Trabzon'un şampiyon kadrosunu dün gibi hatırlıyorsa bu nesil de 20-30 sene sonra bu kadroyu bi nefeste sayacak.

Gerçekten çok ama çok büyük bir başarı.. Hatta bana göre günümüz şartlarında mucize. Sırf maddi yönü değil - bu fakir edebiyatı da bayacak zaten ilerleyen günlerde. 18 milyonluk takım falan bulursan iyi oyuncuyu yakalarsan rüzgarı fark etmiyor kaç paralık topçun olduğu - basın da 3 büyüklerin yanında, yayıncının da işine gelir büyük takım şampiyon olsun. Ama sen 34 haftayı en iyi averajla, en az mağlubiyetle, çok insana göre de en iyi futbolu oynayarak zirvede bitiriyorsan diyecek çok da birşey yok.

5-6 sene önce küme düşmüştü bu takım. Şampiyonluk hayal bile edilemezken yakalanan başarı herhangi bir avrupa liginde gelse imrenerek ne renkli lig diye bakardır. Türkiye'nin 5. bir şampiyonu var artık. Tebrikler Bursa..

Geçelim Fenerbahçe tarafına.. Gerçekten büyük bir travma. Denizli'den 4 yıl sonra aynı hoca, aynı senaryo ve daha da kötü hatta olabilecek en kötü son. Şampiyonum sanıp daha sonra kendi evinde kendi ellerinle şampiyonluğu verdiğini anlamak.

Çok uğraştı takım ama 1-0 dan sonra bereberliğe kadar giden rölanti oyun Fenerbahçe'nin klasik hastalığı ve bu kez sonunu hazırladı. Aynı durumdaki Barcelona 27'de golü buluyor, baskıya devam, 31'de 2-0 oluyor ve şampiyonluk geliyor.Kadıköy'de gol gelmiş, taraftar çıldırmış, müthiş bir enerji gelmiş, rakip zor tutunuyor maça.. Sahadaki futbolcu 1-0'ın nasıl tehlikeli bir skor olduğunu bilmez mi; hele 1-1 olursa ellerin ayakların titreyeceğini nasıl düşünmez çözemiyorum ben.

Zor kararlar, zor günler bekliyor Fenerbahçe'yi. Bu hava kolay dağılmaz ama bu süreçte verilecek kararlar yine istikrarsız bir döneme sürükleyebilir kulübü.

Şampiyonluğun yankılarını; Bursaspor'un ve üç büyük görmüş Bursaspor'lu futbolcuların hikayalerini dinleyeceğiz yaz boyu. Ama asıl hikaye sezonun kendisi. Bu şehir takımı artık 5. büyük ve gerisi de gerçekten hikaye aslında.

Mayıs 16, 2010

İstifalar Gerekli

3 sene üst üste şampiyon olacağız diye açıklama yapıp sahanın ortasına milleti salacak Bursa 2-2 anonsunu yaptırıyorsan gideceksin

maç yazısı filan yok


edit: hala siniri atamadığım için herhangi bir şey yazmaya elim gitmiyor. kendime gelirsem yazmaya devam

Mayıs 12, 2010

Tebrikler Adnan Polat


Gönül isterdi ki böyle bir yazıyı yazma zahmetinde bile bulunmayayım. Her gün gazetelerde gördüğümüz sıradan olaylardan biri olsun ama burası Türkiye. Kimi zaman, sahada veya salonda, ne oynandığından bile haberi olmayan holiganlar, ortalığa insanı yaralayacak cinsten maddeler savurdukları için Adnan Polat'ın yaptığı bu hareket alkışlanıyor. Halbuki ezeli rakiplerin yöneticileri ve oyuncuları televizyonlarda, tribünlerde veya sahalarda dost olduklarını gösterebilseler, halkımız da bu kadar galeyana gelmez.


Bundan birkaç yıl önce Özhan Başkan Fenerbahçe 6-0 kazanırken Fenerbahçe'yi alkışladığı için dalga geçip gülenler, böyle şey olmaz diye yaygara koparanlar; Özhan Başkan'ın cenazesinde onu alkışlamayı başardılar. Şimdi de Adnan Polat çok benzer bir hareketi, Fenerbahçe-Galatasaray bayanlar basketbol play-off finalinde sergiledi. Fenerbahçe maçı kazanıp şampiyon olduktan sonra Aziz Yıldırım'ın yanında oturan Adnan Polat, salonu terketmek yerine, Fenerbahçeli bayan basketbolcuların kupayı kaldırışını izleyip, Fenerbahçeli oyuncuları alkışlama erdemini gösterdi. Adnan Polat'ı bu hareketinden dolayı kutlamak gerek. Bu gösterdiği onurlu davranış, maç sonrasında Aziz Yıldırım'a "fazla sevinmeyin taş atarlar", dedirtecek hareketleri yapan, maç sonunda sahaya çakmaklar atan kendini bilmezlere de ders olsun.


Özhan Başkan, Adnan Polat'ın bu hareketi yapmasında etkili olmuştur, en azından Adnan Polat'ın bilinçaltına kazınanlar bu davranışını tetiklemiştir. Spor camiasından iyiki geçmişsin Özhan Başkan. Nur içinde yat...


Fenerbahçe bayan basketbol takımını da başarısından dolayı kutluyor, ülkemizi Avrupa'da da en iyi şekilde temsil etmesini temenni ediyorum.

Diana Taurasi


Otoriteler tarafından dünyanın en iyi bayan basketbolcusu olarak kabul edilen Diana Taurasi bugün saat 13:00 te gerçekleşen açıklamayla Fenerbahçe kulübünün sporcusu olmuş oldu. Bu transferi yapanları kutlamak gerek. Böylesine isim yapmış, dünya çapında ödüller üstüne ödüller kazanmış bir oyuncuyu Türkiye'ye getirmek büyük başarıdır. Dünkü şampiyonluktan sonra hedefin Avrupa şampiyonluğu olduğu da, bu transferle bir nevi açıklanmış oldu. Umarım Fenerbahçe fubol takımı da Diana gibi büyük isimleri getirmeyi başarırda Türkiye'de Bilica gibi adamları izlemek zorunda kalmayız. Hayırlı uğurlu olsun Fenerbahçe camiasına..

Mayıs 09, 2010

Ankaragücü 0-3 Fenerbahçe


Fenerbahçe Andre Santos eksiği dışında klasik kadrosuyla sahadaydı. Ankaragücü Fenerbahçe'yi kendi sahasında bekleyerek başladı karşılaşmaya. İlk yarıda pek de pozisyon olmamasına rağmen Fenerbahçe baskıyı daha fazla yapmaya çalışan taraftı. Lemerre gibi tecrübeli bir teknik direktörün, ligin lideriyle oynarken ısrarla Gökhan Gönül'ün kanadından oynamaya çalışması yanlış. Tamam birkaç pozisyonda o kanattan etkili geldiler ama bu pozisyonlar da 3-0dan sonra oluşan pozisyonlardı. Zaten takım olarak da 3-0 a kadar pek bir varlık gösteremedi Ankaragücü. Maçın geneline bakacak olursak, Fenerbahçe istekli oynayarak ve tecrübesiyle maçı alıp şampiyonluğa bir adım daha yaklaştı. Guiza gol attı, kendi de şaşırdı her zamanki gibi. Baroni'nin gol vuruşu da çok güzeldi, Fenerbahçe'nin bu sezonki resmi karşılaşmalarda attığı 100. gol oldu. Resimdeki gol sonrası ağlama sahnesinin anlamını anlayamadım, en kısa zamanda öğrenip yazacağım.


Yıllarca Fenerbahçe forması giyen Ümit Özat, hep efendi futbolcu olarak anıldı ve Fenerbahçe'nin kaptanlığını yaptı. Oyuncusu bariz ofsayttayken, hakeme küfürler savurup el kol hareketleri yapmak yakıştı mı?




Tribünlerde, Ankaragücü taraftarının arasına karışan Bursaspor taraftarları vardı doğal olarak. Çarşıyla beraber bu ligin en iyi taraftarına sahipler. Takımları da aslanlar gibi futbol oynayarak, şampiyonluk şansını son haftaya kadar getirdi. Fenerbahçe maçı kazanıyor diye sahaya çakmaklar, taşlar ve bilimum öldürmeye yönelik maddeler atıp, Fenerbahçeli futbolcuları sakatlayarak mı şampiyon olacaklar? Aziz Yıldırım'a bütün maç küfür etmek onları bir üst seviyeye mi çıkartacak? Bu tip hareketlerden vazgeçsinler, hatta takımları ikinci olsa bile, Beşiktaş maçından sonra Bursa'da takımlarını alkışlayıp omuzlara alsınlar. Her ne kadar Fenerbahçeli olsak da Bursaspor'un iyi futbolunu biz de takdir ediyoruz.


Artık bir 90 dakika kaldı. Bütün konuşulan olayların, yapılan varyataların ve maçlar hakkında yapılan yorumların son bulacağı 90 dakika. 2006'da başına gelen Denizli faciasından sonra, Fenerbahçe'nin bu sene şampiyonluğu son maçta vereceğini düşünmüyorum. Beşiktaş da 3. olmak uğruna maça asılır. En büyük sıkıntı Şenol Güneş'in 5 Mayıs 1996'nın intikamını almak istemesi olacaktır. Bakalım bu düellodan kim galip çıkacak, süper ligde şampiyon kim olacak...



edit: Baroni golü attığında birçok kişiyi üzdüğünü düşünerek, üzülenlerin yüz ifadesini anlatmak istemiş.

Premier League Şampiyonu Chelsea


Chelsea Wigan'ı kendi seyircisinin önünde 8-0 yenerek, Premier League'deki 4. şampiyonluğuna, Football League First Division'da kazandığı bir şampiyonlukla birlikte İngiltere ligleri tarihindeki 5. şampiyonluğuna ulaştı. Drogba hat-trick yaparak 26 gollü Rooney'in önünde 29 golle gol kralı oldu, tabi bunda Rooney'in sezon sonuna doğru sakatlıktan dolayı oynayamamasının da payı büyük. Aynı zamanda, attıkları 103 golle Premier League tarihinin gol rekorunu da kırmış oldular. Bu şekilde bir rekora da son maçta 8 gol atmak yakışırdı zaten. 8 gol attıkları bu karşılaşma, Premier League'de bir maçta en farklı kazandıkları karşılaşma oldu. Carlo Ancelotti de Chelsea'nin başındaki ilk sezonunda şampiyonluğa ulaşmış oldu. Kısacası bu sezon kapanışıyla, birçok rekor kırmış oldular.


Kısa vadede Arsenal bu genç kadroyla devam ederse ve Liverpool agresif bir transfer politikasi sergilemezse, Premier League'de Chelsea Manchester United hegemonyasına tek tehdit Manchester'ın mavi tarafı olabilir gibi duruyor.

Ankaragücü - Fenerbahçe maç öncesi

Bütün hafta çalkalanan haberlerle ortamın gerildiği bir mücadeleye çıkacak iki takım da. Özellikle Melih Gökçek'in en son yaptığı, futbolcumuza maçı satması için para teklif edildi iddiası çok çirkindi. Eğer böyle bir iddiada bulunuyorsan, çıkıp kanıt göstereceksin ya da bu söylediğin lafa karşı dava açıldığı zaman cezasını çekeceksin. Siyasi işleri yazmanın alemi yok, yerine güveniyor diyip geçelim maça.


Ankaragücü'nün kadrosunu çok beğeniyorum. Her ne kadar hedefi olmayan futbolcuları toplamış gibi gözükseler de, o futbolcuların kumaşının çok iyi olduğu ortada ve Ankaraspor'dan gelen yerlilerle birlikte iyi bir kadroya sahipler ve olmaları gereken yerin çok altındalar. Lemerre seneye de kalırsa daha iyi yerlerde olacaklardır.


Fenerbahçe açısından son derece kritik bir maç, Bursasporlular oynamadan aldıkları üç puanın rahatlığıyla, büyük bir heyecanla Fenerbahçe'nin puan kaybetmesini bekleyecekler. Fenerbahçeli oyuncular kupa maçının üzüntüsünü üzerlerinden atmışlarsa çıkıp bu maçı almaları gerekir. Hele ki şike yapıldı söylentilerinin üstüne çıkıp, bu sene yapmayı pek başaramadıkları, maçın başından sonuna kadar saldıran bir görüntü sergileyerek 3-0 tarzı net bir skorla kazanmaları gerekiyor ki bu söylentiler son bulsun. Kadrolar henüz açıklanmadığı için taktiksel anlamda bir yorum yapamıyorum. Fenerbahçe'de Andre Santos 19 kişilik kadroda yok, sakatlığı olan Lugano ise bu maçta oynayacak gibi gözüküyor. Bu saatten sonra kimin oynadığının pek de bir önemi yok sayılır. Kim oynayacaksa çıkıp tüm gücüyle şampiyonluğa uzanmak için oynaması gerekiyor.


Not: Dün Barcelona da Real Madrid de kazandı ve şampiyonluk son haftaya kaldı. Haftaya Real Malaga ile, Barça Valladolid ile oynuyor. İki takımın rakibi de kaybederse düşme tehlikesi yaşıyor, çok heyecanlı bir La Liga haftası olacak önümüzdeki haftasonu. Inter ve Roma kazandılar ve yarış son haftaya kaldı ama Inter'in rakibi Siena'nın düşmesi kesinleştiği için Inter buradan bırakmaz gibi geliyor. Şu sıralarda da İngiltere'de şampiyonluk mücadelesi veriliyor Chelsea 2-0, Manchester United 1-0 öndeler. Şampiyon Chelsea gibi. Şampiyonluk yazısı Fenerbahçe maçından sonra..

Anneler Günü


Başta kendi annemin olmak üzere bütün annelerin bu kutsal gününü kutlarım. Onlar olmasa bu hayat çekilmez olurdu...

Mayıs 07, 2010

The Treble!


Bir takımın yaşayabileceği en iyi sezon.. Lig şampiyonluğu, lig kupası ve tabii ki şampiyonlar ligi şampiyonluğu (Şampiyon Kulüpler Kupası)..

Bu üçlüyü bir sezon içerisinde kazanabilen beş takım var tarihte. İlginçtir ki her on yılda ancak bir takım gerçekleştirebilmiş bu başarıyı.

Üçlemeyi yapan ilk ekip Celtic, yıl 1967.. Daha sonra 1972'de Ajax; 1988'de PSV Eindhoven; 1999'da o unutulmaz finali kazanan Manchester United ve son olarak 2009'da Barcelona bu zorlu başarıyı yakalayabilen takımlar.

Bu sezona geldiğimizde şampiyonlar ligi finalinin adı Bayern Munich - Internazionale.. Bayern Munich şampiyonluğu garantiledi ve 15 Mayıs'ta Werder Bremen ile lig kupası finalinde karşı karşıya gelecek. Inter ise dün lig kupasını kazandı ve ligde iki hafta kala Roma'nın iki puan önünde. Rakipleri ise zayıf.. Sezonu bitirmeye bakan Chievo Verona ve küme düşme hattındaki Siena..

Görünen o ki bir sürpriz olmazsa bu iki takımdan biri 22 Mayıs gecesi sadece şampiyonlar ligi şampiyonu olmakla kalmayacak, aynı zamanda üçlemeyi yapan 6. takım olarak adını tarihe yazdıracak.

Mayıs 05, 2010

Sezon Biterken..


Avrupa'da liglerde sona yaklaşılıyor ve bir yanda şampiyonlar belli olurken bir yanda da yarış nefes nefese devam ediyor..

Biz de bir derleme yapalım ve Avrupa'nın önde gelen ülkelerinde hangi ligde kim önde; zirvelerde son durum nasıl bir bakalım..

İngiltere: Son haftaya girilirken Chelsea 83 puanla lider ve Stamford Bridge'de iddiasız WiganAthletic'i konuk ediyor. 2. sırada Manchester United 82 puanda ve onlar da kendi evinde Stoke City'i konuk ediyor.

İspanya: Burada iki maçı kalan Barcelona 93 puanla zirvede ve şimdiden La Liga tarihinin puan rekorunu kırdı. Real Madrid bir maçı eksik 89 puanda ve bu gece zorlu Mallorca deplasmanına çıkıyor. Bu maçı kazanırlarsa haftaya Sevilla - Barcelona sezonun final maçı olur.

İtalya: Bitime iki hafta kaldı. Lazio'luların mağlubiyete sevinidiği maçtan 3 puanı alan Inter 76 puanda. Hala şans var ama iki puan gerideki Roma da kendi evinde kaybettiği Sampdoria maçına ağlasın oturup.

Almanya: Son haftaya girilirken Bayern Munich 67 puanla 64 puanlı Schalke'nin üç puan ve +17 averaj önünde. Ligde eşitlik halinde genel averaja bakıldığını da hesaba katarsak Bayern 21. kez Bundesliga şampiyonu diyebiliriz.

Fransa: 20 takımlı ligde bu akşam oynanan maçlar sonunda Lyon 2. sıradaki Auxerre'i mağlup etti, lider Marseille puanını 75 yaptı ve en yakın rakibiyle puan farkını sekize çıkararak bitime iki hafta kala şampiyonluğu garantiledi.

Hollanda: 34 hafta sonunda Twente, Eredivisie'yi 106 gollü ve +86 averajlı Ajax'ın önünde bitirerek tarihindeki ilk şampiyonluğuna ulaştı.

Portekiz: Portekiz'de de son haftaya giriliyor.. Benfica 73 puanda ve Braga'nın 3 puan ve 29 averaj önünde. Yine genel averaj önemli.. Haftaya Benfica'nın 32. şampiyonluğu resmileşecek ve Porto'nun dört sezonluk serisi sona ermiş olacak.


Hakeden Kazandı, 28


Maçla ilgili yazmam gereken ne var bilmiyorum, çünkü maç tek taraflı oynandı. Maçın başından sonuna kadar maçı hak eden Trabzonspor'du. Fenerbahçeli futbolcular tamamen lige odaklanmış, pazar gününü bekler bir haldeydiler. Maçtan önce Fenerbahçe orta sahası ısıran futboluyla Trabzonspor'un hücuma yönelik oyuncularını boğar ve maçı rahat alır demiştim, ama ne Emre ne Mehmet ne Selçuk ne de Özer hiçbir varlık gösteremeyince oyun Fenerbahçe'nin kalesine yakın oynandı. İte kaka Trabzon kalesine kadar gidip, topu kullanamadan rakibe verdiler. Trabzon da elindeki oyuncu yapısına en uygun olanı, yani kontratağı çok iyi yaptı ve hızlı bir şekilde Fenerbahçe kalesine gelmeyi başardı. Burak, Umut ve Alanzinho bencillikten biraz daha uzak olup, topu kaleye gönderebilseler maç ilk yarım saatte de kopabilirdi.


Fenerbahçe 27 yıllık kupa hasretini 28 yıla çıkardı, aksini yapacak hiçbir mücadele de göstermediler sahada. Futbolcuların kupa yası tutacağını sanmıyorum, zaten Eskişehir maçından sonra Ankaragücü'nü düşünmeye başladıkları çok açık. Düşününce, 27 yıl olmamış bir sene daha olmasın kupa müzemizde ama biz şampiyon olup şampiyonlar ligine direkt olarak katılalım diye düşünen bir takıma da niye diye sormak da mantıksız olur.


Maçtaki su molaları en az 3 dakika sürdü, tuvalet molasına bile yeterdi. Uzatmaları iki yarıda da yetersiz verdi Cüneyt hoca. Bilica'nın elini vermeyince daha açık olan Colman'ınkini de veremedi, eşitliği sağladı. Onun dışında kötü maç yönetmedi.


Emre, uzun bir aradan sonra bu kadar dirençsiz bir şekilde, sahada adeta yürür pozisyonda duruyordu. Üstüne bir de sarı kart gördü, sonra da oyundan çıktı soyunma odasına gitti, yanlış görmediysem.


Stat, rakip, başındaki teknik direktör, başkan, futbolcular.. Kimin gelip kimin gittiği hiç fark etmiyor Fenerbahçe'ye. İstikrar abidesi adeta Fenerbahçe. Almayacağız kupayı diye ant içmişler sanki. Ben göremedim, göremeyeceğim bu gidişle uzun bir süre daha bu kupayı. Taraftara kendilerini anca şampiyonluk kupasıyla affettirebilirler. Önlerindeki iki finalden de elleri boş çıkarlarsa, bütün takım tepeden tırnağa çalkalanır, gidenler, yol verilenler, ipi çekilip kuyusu kazılanlar çok olur, umalım da böyle olmasın...

Fİnal Öncesi


Fenerbahçe ile Trabzonspor, bu yıl 48.si düzenlenen Türkiye Kupası’nın finalinde bugün saat 15:45te Şanlıurfa GAP Arena’da karşı karşıya gelecekler. Trabzonspor bu kupada daha önce oynadığı 12 finalin 7sini kazandı. Fenerbahçe ise oynadığı 12 finalin sadece 4ünü kazanabildi. İlginç bir istatistik ise, Fenerbahçe bu 48 sezonun 25inde yarı finale kadar gelmeyi başarabilmesine rağmen, kupayı; 24,21ve 19 kez yarı finale çıkmayı başarabilen Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’dan daha az kazanmayı başarabilmiş. Fenerbahçe son şampiyonluğunu 1982-83 sezonunda Mersin İdman Yurdu’nu finalde, iki maçlı sistemde, 2-0 ve 2-1 yenerek kazanmış.

Takımların muhtemel kadroları şöyle:
Fenerbahçe: Volkan, Gökhan, Lugano, Bilica, Vederson, Mehmet, Selçuk, Emre, Özer, Alex, Guiza
Trabzonspor: Onur, Serkan, Giray, Egemen, Cale, Selçuk (Ceyhun), Colman, Engin, Alanzinho, Burak, Umut

Bugün Fenerbahçe, son Eskişehirspor maçındaki performansını gösterip, o hırsı ve mücadeleyi ortaya koyabilirse, Trabzonspor’u yenememek için hiçbir neden yok. Kadrolar yukarıdaki şekilde olursa her şey Fenerbahçe’nin istediği gibi olur, çünkü Trabzon’un kadrosunda Colman, Engin, Alanzinho, Burak ve Umut gibi sadece hücumda takıma katkı sağlayabilecek 5 oyuncu gözüküyor. Oysaki oynarsa Selçuk oynamazsa Ceyhun, orta sahada savunmaya yönelik tek oyuncu olacakları için, Fenerbahçe’nin Emre, Selçuk ve son zamanlardaki güçlü görüntüsüyle Mehmet 3lü orta sahasına karşı yetersiz kalır. Şenol Güneş bu kadroyu sahaya sürerse 95-96 sezonunda attıkları golden sonra oyuna hücumcu oyuncular sokup Fenerbahçe’ye fark atma isteğiyle şampiyonluğu kaçırdığı gibi, bugün de kupayı kendi elleriyle Fenerbahçe’ye vermiş olur.

GAP Arena’da maç öncesinde kupa açılışı yapılacak, Anadolu Ateşi de gösterileriyle seyircilere güzel dakikalar yaşatacak.

Umarım Şanlıurfa takıma uğurlu gelir de, yıllardır bir türlü alamadığımız bu kupayı, benim hala havaya kalktığını göremediğim kupa da oluyor kendisi, alabiliriz. Fenerbahçe’nin taraftarlarına seremoni izletme zamanı çoktan geldi de geçti bile. Bakalım şeytanın bacağı bu sene kırılacak mı yoksa Trabzon 8. şampiyonluğuna mı ulaşacak…

Mayıs 03, 2010

Umarım Boşa Gitmedi Bu Sezon..


Ne Baros'un soğukkanlılığı iş yapar bu saaten sonra ne de Ivankov'un sezon başından beri sıraladığı penaltılar.. Fenerbahçe ipleri eline aldığı yarışta buradan liderliği vermez gibi duruyor ama tabii büyük konuşmamak lazım bu oyunda.

Maç dinamikleri diyoruz ya hep; Sami Yen'deki derbiyi düşününce Selçuk 35 metreden vurduğunda kalecinin elinden kayan meşin yuvarlak olmuyor sadece; beraberinde sezonu da gotürüyor, 21.45'te televizyonun karşısına geçince yaşamayı özlediğim heyecanı da.

Elde kalan, FM'de geliştirilen ortalama ekip misali 5.'likten 3.'lüğe çıkışı sezonun tek başarısı olarak görebilen bir takım ve üç senedir olduğu gibi Avrupa Ligi yolları taştan..

Bu sezon biter; gelsin Fanatik'ten transfer bombaları ve taraftarın ''Bize bir Sisokko lazım'' nidaları..

Mayıs 02, 2010

Fenerbahçe 2-0 Eskişehirspor : Son Adımlar


Denizli faciasını gördükten sonra, ligin bitmesine iki hafta kala, bir puan kaybıyla şampiyonluğun gideceği bir ortamda "Fenerbahçe şampiyon gibi" diye bir yazı yazmak istemiyorum. Bir nevi totem diyebiliriz. En son sağa sola şampi..., şampiyooo.. yazdıktan sonra sezonu ağlayarak kapamıştım neyse.

Son iki hafta olmasına rağmen devamlı basan, rakibe boş alan bırakmayan, diri bir takım vardı sahada. Futbolcular yüreklerini ortaya koymuşlar, kazanmak istiyorlar, yüz ifadelerinden belli. İki maç fazla oynarım, beş dikiş fazla yerim mantığı takımın tamamına yayılmış durumda. Neticesinde bizler de seyirci olarak sezonun en iyi futbolunu izleme fırsatını yakalamış oluyoruz.

İnanmak başarmanın yarısıdır. Futbolcular sahadaki hırs ve tavırlarıyla, seyirci inanılmaz gürültüsü ve desteğiyle işin yarısını halletmiş durumda. Kalan yarısı için de çarşamba günü kupayı kaldırmakla devam etmek gerek. Artık gerçekten vakit gelmedi mi? Bizim gibi gençler de şu kupayı futbolcularımızın elinde görmeyi hak etmiyor mu?

Dünkü maçla ilgili biraz ayrıntıya girmek gerekirse, Alex çok uzun zaman sonra serbest vuruş golü attı. Alışık olduğumuz ve özlediğimiz gollerden olmasa da maçın başında Eskişehir'in oyundan düşmesini sağladığı için yetti de arttı. Özer'in golden sonraki sevinci oh be sonunda oldu der gibiydi, kendini kaybetti. Mehmet, Selçuk ikilisi son 2-3 haftanın takımdaki en iyileri. Emre sezonu kart görmeden bitirmek uğruna yeteri kadar basamıyor, ama hırsı takımı ateşlemeye devam ediyor. Ligde gol yemeden geçen 8. maç oldu, gerçi Volkan ara verdiği artistik atlama stilini bu maçta denemeye kalkınca golü yiyorduk ama savunma hatayı telafi etti.

Seyirci son senelerde gördüğüm en iyi moda girmiş durumda. Şükrü Saraçoğlu'nda bu kadar bağırıldığını duymamıştım. Bir ara şampiyon diye tempo tutturulan tezahürat dinlenmeye ve tezahüratla birlikte yapılan şov da izlenmeye değerdi.

Ligin bitimine iki hafta kalmış. Yok o takım, diğerinin kardeş takımı; yok şu takım, bunun düşmanı diye millet gazı verdikçe, rakipler zaten ekstra bir motivasyonla oynuyor. Sen gidip kupa finalini Urfa'ya koyuyorsun. Madem Urfa'ya koyacaksın öğle vakti 30 derece sıcakta oynatma. Işıklandırmanın olmadığı belli olunca, al maçı İstanbul'a, İzmir'e, Kayseri'ye. İki takıma da eziyetten başka bir şey değil bu maçı orada oynamak. Seyirci gitmek istese otelde yer yok, uçaklar tonla para. Fenerbahçe federasyona hükmediyor diyenler konuşsun şimdi. Konuşmazlar, konuşamazlar. Özer ayağına tekmeyi yiyor ceza sahasının içinde. Endirekt serbest vuruş. Kimse de çıkıp bağırmıyor 2-0 önde diye takım. Ya 0-0 olsa maç ne olacak? Söylesinler şimdi hakemler Fenerbahçe'yi kolluyor diye. Söylemezler, söyleyemezler. Onlar anca atıp tutup, Fenerbahçe'nin adını kirletmeye çalışırlar. Biz aslanlar gibi çıkıp Trabzon'u Urfa'da yenip, dönüp Ankara'da da Ankaragücü'nü yenelim de, ondan sonra konuşsunlar o buna sattı, bu şuna sattı diye.

Haydi Fener gol gol gol, iki kupa birden geliyor...

Mayıs 01, 2010

Saldır Fenerbahçe'm


Son 270 dakikanın ilk 90 dakikası, mutlak galibiyet gerek. Vakti zamanında Rıza'ya ahlaksızca iki ekmek bir süt pankartı çıkartanlar yüzünden, Beşiktaşlı Rıza takımını sağlam motive etmiştir. Korkulanın olmaması umuduyla düşüyoruz Saraçoğlu yollarına.

Hava güzel, muhtemelen seyirci coşacaktır, stat full çekmek zorunda zaten. Klasik bir Fenerbahçe ve klasik bir skor bekliyorum maçtan. 1-0 olsun bizim olsun. Fener gol gol gol, şampiyonluk geliyor...