Eylül 10, 2012

Sezon Başlarken


İki sene önce bıraktığımızda Galatasaray taraftarı UEFA kupası alındıktan sonraki en umutlu dönemini yaşıyordu. İki sebebi vardı bunun.. Birincisi, yönetim büyük bir iş başarmış ve takımın başına Barcelona efsanesinin yaratılmasındaki en önemli isimlerden biri olarak görülen Frank Rijkaard'ı getirmişti. Total futbol heyecanı sarmıştı herkesi. O heyecanla bu iş, efsanevi Barış-Ayhan-Mustafa Sarp üçlüsüyle nasıl olacak diye sormadı kimse ya da sormak istemedi. İkincisi, Galatasaray yılların kanayan yarası stad meselesini çözmüş ve kulübün kurtuluşu olarak gösterilen yani stada taşınma vakti gelmişti. Fakat ardından gelen iki yılda Galatasaray, tarihinin en zorlu dönemini geçirdi. Rijkaard'la üçüncü bitirilen sezonun arkasından Hagi'yle dibe vuruldu ve sezon eksi averajla 8. sırada bitirildi. Başka biri olsa nefretle hatırlanırdı ama Hagi bu, kızamadı kimse.. Takım kötü giderken eleştirilince "Galatasaray kötü ben burada, Galatasaray iyi ben yok." dedi, haklıydı da. Maalesef iyi bir hoca değildi Hagi. Çoğu futbol efsanesi gibi takım oyunu ve sistem hiçbir zaman futbol felsefesinin ilk sıralarında yer almamış ve egosu çok büyük bir isim. Yönetim başarısız olacağını bile bile günü kurtarmak için çağırdı Hagi'yi; o da geldi Galatasaray sevgisiyle. Kızamadık o yüzden.

Ardından yeni başkanla yeni bir sayfa açıldı. Bu süreçte seveni sevmeyeni herkes, her şeyiyle dağılmış bu takımı düzlüğe çıkarabilecek tek bir isim olduğunda hemfikirdi. Galatasaray tarihinin bence en önemli üçüncü ismi ve yaşayanların en büyüğü Fatih Terim. Ligin başlamasına sayılı gün kala en büyük yıldızını kaybeden, yerine takviye yapamayan (Riera transferini malum nedenlerle takviye olarak değerlendiremiyoruz) Fatih Terim, dibe vurmuş Galatasaray'ı normal şartlarda senelerce sürebilecek bir bunalımdan sıyırarak bir senede şampiyonluğa ulaştırdı. İnanılmaz başarılı bir transfer dönemi yaşaması ve ligin olağanüstü karışık durumu şüphesiz etki eden iki önemli faktör oldu. Fatih Terim'in tartışılacak çok yönü olabilir ama ondan başka kimsenin, yeniçeri ocağına dönmüş takımı bir senede bu hale getiremeyeceği de bir gerçek.

Geçen sezon ne kadar sıkıntılı başladıysa bu sezon da bir o kadar rahat başladı diyebiliriz. Galatasaray sezona şampiyon kadrosunu koruyarak; üstüne Türkiye ligi gol kralı Burak'ı ve en kariyerli Türk futbolcusu Hamit'i hem de gerçekten piskolojik bir savaş haline dönen bir süreçten sonra transfer ederek  başladı. Basın hemen gaza gelerek rüya takım yakıştırmaları yapsa da lig başlayınca gördük ki, rüya takımın savunması kabus gibi. Sezon içinde maçlar oynandıkça değerlendirmeler yapılır ama alternatifsiz ve takımın diğer hatlarına göre daha vasat isimlerden kurulu bu defans çok baş ağrıtabilir.

Yapılan takviyelere değinirsek; Burak'ın başarılı olacağı düşüncesindeyim, kaldı ki başarılı olamasa bile son 15 yılın en çok gol atarak gol kralı olmuş oyuncusunu 5 milyon euro gibi piyasanın oldukça altında bir bonservisle almak çok başarılı bir hamle. Hamit'in durumu biraz daha karışık. Hamit hiçbir zaman oyunu tek başına değistiren bir oyuncu olmadı ve böyle bir beklenti oluşursa çok sıkıntı çekebilir. Şu ana kadar oynadığı maçlarda üstünde büyük bir baskı hissettiği gün gibi ortada. Bu stresten kurtulur ve takım oyunu içinde kendine yer bulursa katkı sağlayacağı kesin, aksi takdirde zor bir süreç Hamit'i bekliyor. Asıl bilinmez Nordin Amrabat.. Galatasaray seviyesindeki kulüpler 8-10 milyon euroya bir oyuncu transfer ediyorsa bu oyuncunun tek başına takımı sırtlaması beklenir. Amrabat'ın çok yetenekli olduğu aşikar fakat takıma seviye atlatabilecek bir oyuncu mu şimdilik kimse bu soruya emin bir şekilde evet cevabını veremiyor. Fatih Terim'in kendisini ısrarla istemesi ve bu fiyatı uygun görmesi en büyük referans, yalnız Shaqiri ve Podolski gibi oyunculara bu ücrete yakın bedellerin fazla bulunurak transferlerinden vazgeçildiği bir ortamda taraftarın Amrabat'tan beklentisi doğal olarak çok yükseldi. Kendisinin buraya gelmek için ne kadar istekli olduğu ve yaptığı fedakarlıklar çok yazıldı çizildi; elinden geleni yapacağı kesin ama yeterli olacak mı bunu önümüzdeki haftalar gösterecek. Bir de transfer edilmesi çok eleştirilen Umut Bulut var ki; şu ana kadarki performansıyla üç maçta takım içindeki değerini katlamış durumda.

Yönetim genel olarak transferde oldukça iyi iş çıkardı; ancak eleştirilecek iki nokta var. Birincisi Melo meselesi çok ama çok uzadı, neyse ki yönetim kiralama yoluna giderek ve riski minimuma indirerek transferi doğru şekilde noktaladı. İkincisi ise Ünal Aysal'ın çilek söylemi.. Mevcut kadroda böyle bir oyuncuya çok ihtiyaç olmamasına rağmen taraftarda büyük bir beklenti oluşturdu ve daha da kötüsü; internet ortamında, her yatan transfer sonrasında bizi pastacılık konulu birbirinden kötü onlarca espriye maruz bıraktı. Önce Arda, ardından Kaka dendi ama sonunda çilek transferi başka döneme kaldı ve belki de daha iyi oldu. Bu transfere harcanan süre bir sol bek transferine harcansa çok daha mantıklı olabilirdi, yine de mevcut kadro özellikle lig için oldukça yeterli. 

Şampiyonlar liginde ilk sezonda çok bir şey beklemiyordum ama oldukça iyi denebilecek kura sonrası umutlar biraz artmış durumda. İyi kuranın aksine çekilebilecek en dezavantajlı fikstürü çektik. Başarı bekleniyorsa ilk maçlar sonunda en kötü ihtimalle 1 galibiyet 1 beraberlik şart. Gruptan bağımsız şekilde TT Arena'da şampiyonlar ligi atmosferi yaşayacak olmak bile heyecanlanmaya yetiyor. İlk etapta grup üçüncülüğü iyi sonuç denebilir ama Galatasaray'ın bu grupta ikinci olabilmek için hiç de azımsanmayacak bir şansı var. 

UEFA kupasına giden takımın o zaman genç yaşlarında olan oyuncuları ilk zaferi, belki de en önemlisi ve en imkansızını 18 sene önce Old Trafford çimlerinde kazanmıştı. Şimdi yeni bir dönem yine aynı yerde başlıyor. Arena'da geçen sezon takımı şampiyonlar ligi kupasına giden yolda gösteren bir koreografi vardı. Yolun sonuna ulaşmaya daha çok yıllar var ama başlamak için en güzel yer Old Trafford galiba. Umarım yine tarih yazılır; yıllar sürecek ve büyük başarılara gidecek bir yolun ilk adımı Manchester'da atılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder