Eylül 17, 2012

Fenerbahçe 2-1 Mersin İdman Yurdu


Her ne kadar maçı izlerken görüştüğüm Fenerbahçeli arkadaşlarım bana katılmasalar da, Fenerbahçe dün akşam iyi bir görüntü sergiledi. Sürekli ileriye dönük oynamaya çalıştı, geriye yaslanmadı, topu ayağında tuttu ve gol aradı. Bildiğimiz Fenerbahçe'den farklı bir takım gibiydi sahadaki 11 kişi. Marsilya maçı öncesi takım umut verdi.

Öncelikle, kaleye Volkan'ın dönmesi başlı başına takıma güven veren bir durum oluşturmuş durumdaydı. Yan toplardaki çıkışlarıyla, topu oyuna sokuşuyla, ben geri geldim diyordu. Yediği talihsiz golde yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Gökhan Gönül, uzun zamandır eskiden izlediğimiz, dünyanın en iyi sağ bekleri kadar yetenekli dediğimiz adam görüntüsünü vermiyor. Bekir kesinlikle alıp banko kadroya koyulan Egemen'den daha iyi oynuyor. Egemen daha sağlam gözükse de çok daha fazla hata yapıyor. Yobo, her zamanki sakinliğiyle savunmanın kaptanı. Hasan Ali ise bu sene Fenerbahçe'nin en önemli transferi. 23 yaşında gencecik bir yerliyi sol beke yerleştirirseniz, yeni bir Gökhan Gönül yaratma şansınız var demektir. Hücuma desteğiyle, ters kademeye girişleriyle, sağlamlığıyla ben yerimi kimseye vermemek için varım diyor adeta. Tabii ki eksikleri var, genç olması özellikle Avrupa'da dezavantaj olabilir ama üstesinden gelecektir.

Orta sahada, basan savaşan topu olumlu kullanan bir adamın varlığı hemen kendini gösterdi. Meireles, ilk maçında iyi bir izlenim bıraktı, ama saha içinde çok sakin umursamadan oynuyormuş havası, Beşiktaş'ın Portekizlilerinden bildiğimiz sıkıntıyla Fenerbahçe de yüzleşmek zorunda kalır mı diye düşündürttü. Stoch neden kadroya girebildiğini gösterdi, ama kendini yere bırakmaları, sahte yere atlamaları en sonunda gerçekten faul olan bir pozisyonda, hakemin inancının kalmamasından dolayı kendisine sarı kartı getirdi. Bu kadar çok hakemin üstüne oynamak yerine, fiziksel olarak biraz daha güçlenmeye çabalasa da bu tarz pozisyonlarda ayakta kalsa hiç fena olmaz.

Kuyt, iki haftadır formsuz gibi gözüküyor. Çıkarkenki sinirinin de kendisine olduğunu düşünmüştüm. O da açıklama yapmış, sakatlığımdan dolayı moralim bozuldu demiş.

Ve Alex de Souza. Söylenecek sözün bittiği yeri kendisi de görmüş oldu. Ne yapacağını şaşırmış bir halde, heykeline bakarak gözyaşlarını tutamadı. Yaşarken heykelinin yaptırılması herkese nasip olmaz. Bu taraftarın her ne olursa olsun, Alex de Souza'ya vefasızlık yapmayacağını artık herkes biliyor. Bu maçta da belki de bu jeste karşılık vermek isteğiyle, normal performansının üstünde bir Alex vardı sahada. Zaten 15 civarı köşe vuruşu şansı yakalamış bir Fenerbahçe varken sahada, Alex için her şey daha kolaydı. Alex'in usta ortalarından biri sayesinde de beraberlik golü geldi zaten.

Bütün maç yükleniyor gibi gözüküp, golü ancak 89. dakikada atabilmek de takımın eksisi. Topu ayağınızda tutma oranınıza göre bulduğunuz pozisyonlar az kalıyorsa, bazı şeyler tam olarak hazır değil demektir. Tek forvet oynarken, forvet adamlarının tek forvet özelliği taşımamaları yıllardır Fenerbahçe'nin sorunuydu, bu sene de aynen devam ediyor. Sow biraz daha etkili oynayabiliyor olsa da, Kuyt sürekli kanada yaklaşıyor, top alıp pas yapmaya çalışıyor. Bienvenu ve Semih'i toplasanız bir forvet etmez durumda.

Takım, genel olarak olumlu işler yaptı. Biraz daha dirençli olabilirlerse, buldukları fırsatları da gole çevirebilirlerse, Marsilya maçı taraftarlarını sevindirebilirler. Uzun bir aradan sonra Avrupa haftasına girilmişken de Galatasaray'a da Fenerbahçe'ye de başarılar dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder