Nisan 25, 2010

İlk Deplasman İlk Post


İlk deplasman maçımın İstanbul'un sınırlarından çıkmadan olmasının getirdiği duygularla, aklımın bir köşesinde akşamki maçta ezeli rakibimizi desteklemenin gerekliliğiyle koyuldum yola. Günün pazar, maç saatinin 15:00 ve havanın sıcak olması maç moduna girmemi zorlaştırsa da Şişhane metrodan TRT'ye doğru yürüyüp takımdaşlarımı gördükçe kanım kaynamaya başladı. Stada girip taraftarın müthiş görüntüsüne ve tezahüratlarına da maruz kaldıktan sonra havaya girmemek imkansız zaten.

Evet Recep Tayyip Erdoğan Stadı gerçekten tribün açısından yetersiz ve Kadıköy'ün ambiansını yakalamak mümkün değildi belki ama zemin Kadıköy'ün ilk yağmurda çamura dönüşmesini beklediğimiz çimlerinden daha kaliteliydi.

Kasımpaşa taraftarı da dahil olmak üzere herkes Fenerbahçe'nin rahat bir maç çıkartıp üç puanı almasını ve akşamki maçı beklemesini öngörmüş olsa da Fenerbahçe şampiyonluğa oynayan bir takım değil de Kasımpaşaspor gibi kümede kalmış ama üst sıralara da erişemeyecek bir takım hüviyetindeydi. Her ne kadar Kasımpaşa kalemize adam akıllı gelememiş olsa da Fenerbahçe de kalenin önüne kadar gidip, özellikle ikinci yarıda, golü bulamamak için uğraştı. Mehmet Topuz vasat bir görüntü çizmesine rağmen sağdan içeriye girmek için çok çabaladı. Arkasında gününde bir Gökhan olsaydı daha etkili olabilirdi. Guiza vurmaması gereken yerde topu dışarı atıp, vurması gereken pozisyonda bacaklarını açarak iki senedir "Guiza iyi futbolcu eleştirmeyin" diye tribünde yırtınmalarımı karşılıksız bırakmaya devam etti, ama şampiyonluğa kenetlenen taraftar Guiza çıkarken yine hep destek tam destek göstergesi olarak Guiza'ya tezahüratını esirgemedi. Özer de aynı şekilde Kadıköy'de yuhlandığı zaman yapmayın etmeyin diye kendimce korumaya çalıştığım bir futbolcu ve Türkiye'nin en yeteneklilerinden biri olduğunu tartışmaya gerek bile duymuyorum, ama bazen yaratıcılığını kullanmayı denemek yerine basit oynamayı tercih ederse taraftarın da tepkisi azalacaktır.

Gol, kaçırılıan birkaç mutlak pozisyonun ardından süzülerek gelen bir kafa topuyla gelmiş olsa da, şampiyonluğa giden yolda 1-0 olsun bizim olsun mentalitesi futbolcuları da, taraftarı da, yönetimi de mutlu etmiştir herhalde.
Selçuk Fenerbahçe'de Bekir ile birlikte en çok çalışan isimdi, son haftalarda kapasitesinin sınırlarını zorluyor, nazar değmesin.
Cüneyt Çakır'a pek iş düşmedi, onun da işine gelmiştir Fulham-Hamburg maçı öncesi. Bir iki pozisyonda yardımcılarının da yardımıyla doğru kararlar verdi hakkını vermek lazım.


Akşam maçında çok keyifli bir mücadele vardı, bu mücadelenin sonucunda iki rakibimizin de puan kaybetmesiyle haftayı lider bitirmek keyfimizi katladı sağolsunlar. Gerçekten müthiş bir maçtı, ligde son zamanlarda izlediğim en hızlı ve bol pozisyonlu maçlardan biriydi, iki takımı da tebrik etmek gerek.




Liderliği devraldık, şimdi 1 Mayıs'ı bekleme zamanı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder