Ekim 03, 2012

Galatasaray 0 - 2 Braga: Modern Futbol

Düzenli olarak şampiyonlar liginde boy göstermenin maddi getirisi kadar önemli olan bir diğer nokta da avrupa futbolunun zirvesindeki takımlarla karşılaşarak futboldaki değişime ayak uydurma şansı vermesi. Dün akşam gördük ki verilen 6 senelik ara Galatasaray'ı çok geride bırakmış. Artık topa hakim olmak değil; topa hakim olduğunuz sürede neler yaptığınız önemli. Yatay pasların oyuna etkisi sıfıra inmiş durumda; tam tersine goller genelde dikine hızlı ilerlenen iki üç paslı pozisyonlarla geliyor.

Deplasmanda favori olmadığınız bir maçta oyuna yön vermek zorunluluğunuz yoktur ve bulduğunuz bir kaç pozisyon yeterli olabilir. Ama kendi evinizde kazanmanız gereken bir maçta, kapanan takımı açmak için farklı meziyetler gerekli ve maalesef Galatasaray bunlara sahip değil. Braga ilk dakikadan itibaren topa hükmetmek gibi bir düşüncesi olmadığını gösterdi. Kadro yapısını da buna göre oluşturmuş bir kontra atak takımı. Bu takıma karşı kendi yarı sahanızda iki oyuncu bırakarak hücum ederseniz elbet kalenizde tehlike görürsünüz. Buldukları ilk pozisyonda da Galatasaray defansının şampiyonlar ligi seviyesinin ne kadar gerisinde olduğunu gösteren bir gol geldi.

Yenilen golün ardından asıl problem kendini gösterdi. Braga gibi orta seviye takımlar bile artık alan savunmasını çok başarılı yapabiliyor ve Galatasaray bu savunma karşısında adeta aciz kaldı. Golden sonraki 60 dakika boyunca orta saha çizgisinin oralarda top dolaştıran bir defans hattı ve ne zaman ileriye oynamaya çalışsa Braga defansının içinde kaybolarak topu kaybeden bir Galatasaray izledik. Bu savunmaları açmanın 4 temel yolu var:

1- Göbekten seri duvar paslarıyla delmek ki bunun için bütün takımın ayağına çok hakim oyunculardan oluşması lazım. Zaten bu tarz golleri ancak Barcelona'dan görebiliyoruz. Galatasaray'ın en kuvvetli bölgesi burası ve bunu bilen Braga da ortayı kalabalık tutarak bu bölgeden pozisyon bulmayı iyice imkansız hale getirdi.
2- Kanatlara inerek buradan pozisyon çıkarmak. En olası ihtimal bu ama kanatlar aynı zamanda Galatasaray'ın en zayıf bölgesi. Emre, fizik gücü yüksek rakiplere karşı hiçbir varlık gösteremiyor; zaten ikinci yarı yerden kalkamadı. Amrabat da kendisine ödenen 8 milyon euro'nun ağırlğı altında ezilmeye devam ediyor. İkinci yarı takımın kanatları Aydın ve Emre'ydi ki A2 takımının kanat oyunucılarıyla aralarında çok fark olduğunu düşünmüyorum.
3- Uzaktan şutlarla kaleyi yoklamak. Gole en çok bu şekilde yaklaştı Galatasaray. Aydın harika bir şut çıkardı ama ne yazık ki kaleci Beto hayatının belki de en iyi kurtarışlarından birine bu maçta imza attı. Zaten bu şekilde gol şansı olan şut maç içerisinde bir, en fazla iki tane denk gelir onların da gol olması o maçlık şansınıza bağlı.
4- Son olarak duran toplar... Galatasaray yeterli sayıda korner kullandı; yeterli sayıda serbest vuruş da kazandı ama bu duran toplarda organizasyon namına hiçbir şey göremedik. Fatih Terim'in öncelikli olarak belli etmesi gereken şey şu ki; bu takımın duran top kullanacak ismi Selçuk İnan'dır. Kornerlerde Emre'yi bir derece anlayabilirim ama serbest vuruşlarda Burak'ın topun yanına bile yaklaşmaması gerekirken Fatih Terim buna nasıl seyirci kalıyor anlamak çok güç.

Maç boyunca Galatasaray bu çözümlerden hiçbirini üretemedi ve iki 90 dakika daha oynansa da bir şey değişmez görüntüsü vardı. Haftaya olası ManU ve Galatasaray galibiyetleri sonrası üç takım aynı puana gelebilir ve benim düşüncem Braga deplasmanda daha fazla şansımızın olduğu bir rakip. Her şey kaybedilmiş değil ama Cluj maçı artık tamam mı devam mı maçına dönüşmüş durumda. Takımın bu baskıyla nasıl bir oyun ortaya koyacağını kestirmek güç. Fakat bu maçla görüldü ki kendi liginde rahatça ilerleyen Galatasaray'ın iyi gözüken kadrosu şampiyonlar ligi seviyesinin gerisinde ve Avrupa'da başarı için kalitenin yanında tecrübe de gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder